Ergenekon'da son nokta

Ergenekon'da son nokta
24 Haziran'daki Başbuğ-Erdoğan görüşmesinden sonra Ergenekon'un 'sivri uçları'na yönelik operasyon son noktada yapıldı. Emekli generaller tutuklandı, ancak buna rağmen ordu bağlantılarına hiç dokunulmadı. Hazırlanan iddianamede ise belgeler bulunmasına rağmen bağlantı yok sayıldı.

İddianamede 'asker oldukları' gerekçesiyle Tolon ve Eruygur hakkındaki belgelerin Genelkurmay'a iletildiği belirtilmişti, Genelkurmay ise bir işlem yapmayacağını açıklamıştı. Ayrıca 'asker' olmasına rağmen Veli Küçük iddianamede yer almıştı. Bu da son sınırın Küçük olduğunu gösteriyordu.

Ve Genelkurmay Tolon ve Eruygur'la görüştü, 'TSK'ye uzun süre emek veren' Küçük'ü ise gözden çıkardı. Başbakan Erdoğan da, ziyareti 'insani bir yaklaşım' olarak değerlendirdi. Böylece Başbuğ ile Erdoğan'ın 24 Haziran mutabakatının gereği olarak Tolon ve Eruygur'un aklanacağı görülüyor.

Ergenekon Küçük, biz mutsuz kaldık

Genelkurmay Başkanlığı'nın tutuklu paşaları ziyareti, kimsenin şüphesi olmasın ki Ergenekon soruşturmasında yeni bir aşamayı ifade ediyor. Ziyaretin duyurulduğu ilk anda akla gelen iki şey bunun göstergesi. Bir, 'Ergenekon'un arkasındayız mesajı' veriliyor, iki, 'yargıya müdahale ediliyor.' Bu ilk refleks bile ziyaretin, kendinden menkul sonuçları ve önemi olduğunun teslimidir.

Ziyaretin kuşkusuz bu ilk akla getirdikleri dışında da dikkat çekilecek yanları bulunuyor. Örneğin açıklamada, 'TSK'ye uzun süre hizmet etmiş iki emekli komutan' ibaresi ile meşrulaştırılmak istenen ziyaretin, niçin Veli Küçük'ü kapsamadığı konusu aydınlatılmayı bekliyor. Yoksa Küçük, TSK'ye uzun süre hizmet eden bir komutan değil miydi? Bu çelişki akla ilk olarak TSK'nin Veli Küçük'ü suçlu ilan ettiğini getiriyor. Yani ordu bu davanın vebalinin Veli Küçük'le kapatılmasını istiyor. 'Ergenekon Küçük'tür' deniyor. Bu da davanın sınırlarını gösteriyor.

Bir diğer dikkat çeken konu ziyaretin TSK adına üstlenilmesidir. TSK daha önce kurum adına kaç tutuklu ziyaret etti? Bu konuda açık bilgi edinme alanlarında pek bir şeye rastlanmıyor. Dikkat çeken bir diğer husus ise ziyaretin Başbuğ-Erdoğan ziyareti ile aynı güne getirilmiş olması. Herkes bilir ki siyasette önemli olaylar için tesadüf günler çok fazla tercih edilmez. Açıkçası ziyaret hükümete de bildirildi.

Tüm bunlar bir; Ergenekon'un sınırlarının ordu tarafından belirlenmiş bir operasyon olduğunu, iki; soruşturmanın ordu-hükümet uzlaşısına dayandığını gösteriyor.

Bu sonuçlar ve yaşananlar en fazla da sanıyorum ki gazetemiz okurlarını şaşırtmıyor.

Çünkü soruşturmanın başından bu yanı diğer medya organlarından farkını ortaya koyan bir yorumla, bu soruşturmaların ordu-hükümet uzlaşısının bir sonucu olarak gerçekleşen bir ordu operasyonu olduğunu yazan gazetemizin tespiti teyit ediliyor. Bu ziyaretle ordu dava üzerinde inisiyatif sahibi olduğunu dünya aleme hatırlatıyor.

Muzaffavların da Ergenekon kapsamında soruşturulduklarına dair haberler üzerine Genelkurmay Başkanlığı tarafından temmuz ayı içinde birer hafta arayla yayınlanan sert bildiriler için 'Ordu Ergenekon soruşturmasının sınırlarını çizmiştir' diyen yayınlarımız, yeni komuta kademesinin olası pratik yönelimlerine de işaret ediyordu. Bu ziyaretle de ordu, Ergenekon soruşturmasının sınırlarının kendinden sorulduğunun altını kalın çizgilerle çiziyor.

Yine başından bu yanı operasyonu TSK odaklı devlet içerisinde kontrol dışı kalan yapıların veya sivri uçların törpülenmesi operasyonu olarak yazan gazetemiz bildirilerle doğrulanırken, son ziyaret törpülenme işleminin ordu açısından şimdilik bittiğini gösteriyor. Ama aynı zamanda törpülenecek ucun Küçük'lerle sınırlı olduğuna da işaret ediyor. Uzlaşmada hükümete düşen alan ise olayın siyasi rant kısmını içeriyordu ki, bu durum Başbakan Erdoğan tarafından 'temiz eller' olarak ifade edilmiş, bu aldatma halinin ortadan kaldırılması için gazetemiz, başından bu yanı hükümeti 'Kürtlerle yüzleşme' cesaretine davet ediyordu. Bu ziyaret basit bir çete davasına indirgenen soruşturmanın herhangi bir temiz eller olamayacağını ilan etmiş oluyor. Yoksa Tolon ve Eruygur gibi daha çok 'TSK'ye uzun süre hizmet veren' emekli komutanların yargılanmasının icap ettiği bir yerde bu iki isim ziyaret edilmezdi.

Asıl önemli husus ise 'TSK bünyesindeki Ergenekon' gerçeğinin bu ziyaretle teyididir. Gazetemiz başından bu yanı bu gerçeğe işaret etti ve sonuç almakta samimi iseler bünyeye dönülmesi gerektiğini nerede ise her gün yazıp çizdi. Oysa Ergenekon'la 'TSK-MİT bağı yoktur' diyen iddianame belgelere rağmen 'Sözde TSK bünyesindeki Ergenekon' ibaresine mütemadiyen yer verdi. Ancak bu ziyaret 'TSK bünyesindeki Ergenekon'un pratik itirafı olarak savcıyı da boşa çıkardı.

Bir diğer yan gazetemiz soruşturmanın Şemdinli ve Susurluk'un kaderini yaşayacağını günlerce gerekçeleriyle beraber yazıp çizdi. Yeni Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, bu konuda selefinin iyi öğrencisi olduğunu gösterecek adım için vakit kaybetmedi. Göreve başladığının üçüncü gününde 'iyi paşalar'ı ziyaret etti. Böylece Şemdinli davasının başına gelenlerin Ergenekon davasının başına geleceğine artık kimsenin şüphesi kalmadı. Şemdinli davasına 'iyi çocuk' kötülüğü yapan Yaşar Büyükanıt'ın, davanın seyrini nasıl da 180 derece değiştirdiği akıllarda iken, kulağı geçecek boynuzun Ergenekon davasını nasıl etkileyeceği artık şaşkınlık yaratmadan bekleniyor.

Ve bir diğer temel husus şu ki davanın hukuki süreci bu ziyaretle sakatlanmış bulunuyor. Henüz iddianamesi dahi hazırlanmayan paşalara yapılan ziyaret bunu gösteriyor. Türkiye'de iktidara dayalı hukuk sisteminde orduya rağmen alınmış hiçbir karar ne yazık ki bulunmuyor. Ziyareti duyuran basın açıklamasındaki 'Bilindiği üzere, dün olduğu gibi bugün de TSK'nin yargıya olan saygısı ve güveni tamdır' söylemi, ordunun geçmiş referanslarının ne olduğunu hatırlatıyor. Bunun en vahimini Şemdinli örneği oluşturuyor. Yargıyı etkilemek istemediğini Şemdinli davası boyunca söyleyen Büyükanıt'ın eseri tartışmaya yer bırakmıyor. Ordunun 'yargıya saygım tam' ifadesi, 'TSK'nin latifesi' olarak algılanıyor.

Tabii ki yeni komuta kademesinin Ergenekon davasına ilk keskin müdahalesi bu ziyaret olmuyor. Devir-teslim törenlerinde Ergenekon soruşturmasından duyduğu rahatsızlığı aleni itiraf eden Özel Harpçi KK Komutanı Işık Koşaner'in, 'Münferit olayların bazı çevrelerce teşkilatın tümüne teşmil edilerek teşkilatın suçlu gibi gösterilmesi ve hayali senaryolar üretilerek bu yüce kurumun bütünü ile hedef alınması; canları ve kanları pahasına emniyetin, asayişin ve halkımızın güvenliğinin sağlanmasına çalışan jandarma teşkilatımızın güzide mensuplarını derinden yaralamakta ve rencide etmektedir' sözleri müdahalenin yönüne zaten işaret ediyordu.

Tüm bunlardan sonra ziyareti gerçekleştiren Kocaeli Garnizon Komutanı Korgeneral Galip Mendi'nin özelliklerini anmak, Kıbrıs maceralarına dikkat çekmek ise ziyaretin kendinden menkul amacını sadece güçlendiriyor, belirlemiyor. Ziyaret TSK'nin 'ülkenin bekaası' için daha pek çok Ergenekonlar beslemeye niyetli olduğunu gösteriyor. Geldiğimiz noktada emin olun 'zaman döne, söylenen gerçekleşe' düsturuna uygun öngörülerimizin gerçekleşmesi bizleri hiç mutlu etmiyor.

0 yorum:

Heval

Kurdish Music