'Burada alacağımız tedbirler daha esaslı ve şumullü (kapsamlı) olmalıdır. Gerek mübadele ve gerekse hicreti kolaylaştırma yoluyla memlekette mevcut gayrı Türklerin azaltılması esas olmakla beraber bu hususta hatıra gelen birkaç tedbiri aşağıda sıralıyorum'
İskan Kanunu, dilediği kimseleri dilediği yerlere nakletmek ve hatta büyük kitleleri oturdukları yerlerden zorla göç ettirerek başka yerlerde iskan eylemek, fertleri, sülaleleri icabında hudut dışına çıkarmak gibi çok şumullü haklara sahiptir...
Cumhuriyetin 'dilkırım' tarihi
Türkiye Cumhuriyeti Devleti uluslararası alanda resmen tanındıktan sonra, İttihat Terakki'nin hayalini kurduğu 'Türklerden oluşan bir Türkiye' projesi hayata geçirildi ve 1924 Anayasası, Türkiye halkını 'Türk' olarak tanımladı. Ayrıca vatandaşlık da 'Türk' olma koşuluna bağlanıyordu.
Türklerden oluşan bir ulus-devletin inşası için CHF (Cumhuriyet Halk Fırkası) ve hükümeti çeşitli plan ve projeler geliştirdi. Ulus-devletin inşası için çeşitli raporlar hazırlandı. Cumhuriyet Halk Fırkası / Partisi tarafından Türk milliyetçiliğinin memleket dahilindeki hedefi ise şöyle belirlendi: 'Tek bir dil konuşan, kültür ve ülkü birliği ile birbirine bağlı bulunan yurttaşlardan oluşmuş siyasi ve içtimai bir bütün meydana getirmek, yani vatan içinde 'anadili tek, ülküsü tek birlik bir millet' yaratmaktır. Bu hedefin tahakkuk yolları: Bu memlekette her şerefin ve nimetin Türkçe ve kendisini Türk hissederek Türkçülükten başka bir kavmiyete bağlılık göstermeyenlere has olduğunun tam bir şuurla zihinlere nakş edilmesi.' (Bulut, 1998: 174)
Şark Islahat Fermanı
'Türk vatanı içinde bulunanları behemehal Türk yapmak için' ölümden de daha kötü olan 'Şark Islahat Planı', 1925 yılında hazırlandı ve uygulamaya kondu. Kürtler için 'ölüm fermanı' anlamına gelen Kürtçe'nin Cumhuriyet döneminde ilk kez yasaklanması bu plan uyarınca gerçekleşti. Bu aynı zamanda Kürtlerin tarihinde ilk kez uygulanan bir 'dilkırım' yani 'beyaz katliam'dır.
Şark Islahat Planı gereği Türkiye'nin batısına sürgüne gönderilen Kürtler, boyunlarına takılan zincir ve ayaklara bağlanan prangalar ile ıslah edilmeye çalışılıyor
Planın 41. Maddesi şöyle: 'Malatya, Elazığ, Diyarbakır, Bitlis, Van, Muş, Urfa, Ergani, Hozat, Erciş, Adilcevaz, Ahlat, Palu, Çarsancak, Çemişgezek, Ovacık, Hısnımansur (Adıyaman), Besni, Arga, Hekimhan, Birecik, Çermik vilayet ve kaza merkezlerinde, hükümet ve belediye dairelerinde ve diğer kuruluşlarda, okullarda, çarşı ve pazarlarda Türkçe'den başka dil kullananlar, hükümet ve belediyenin emrine aykırı davranmakla suçlanacak ve cezalandırılacaktır.' (Cemal, 2003: 379)
Planın bir maddesinde şöyle deniyordu:
'Fırat'ın batısındaki bölümlerde dağınık biçimde yerleştirilmiş olan Kürtlerin Kürtçe konuşmaları tamamen yasaklanmalı ve kız okullarına önem verilerek Türkçe konuşmaları sağlanmalıdır.' Plana göre, 'sivil ve askeri mahkemelerde yerli hakim bulundurulmayacak, idarenin her şubesinde, hükümet nüfuzunu güçlendirmek için Kürt memur çalıştırılmayacak, okullarda, belediyelerde, devlet dairelerinde, çarşı ve pazarlarda Türkçe'den başka dil kullananlar cezalandırılacaklardı.' (Göldaş, 2003: 29)
Nitekim, Türkçe'den başka dil kullananlar cezalandırıldı. Koyunun 25 kuruş ettiği dönemde, konuşulan her Kürtçe kelime başına 5 kuruş ceza alındı. Kendi dilini konuşan Kürt halkına her türlü maddi ve manevi baskı uygulandı.
Vatandaş Türkçe Konuş!
15 Ekim 1927 tarihinde toplanan CHF'nin büyük kurultayında da, partinin en büyük amacının 'dil birliği'ni sağlamak olduğu belirtildi ve hemen ardından da, Dar-ül-fünun Hukuk Fakültesi Talebe Cemiyeti, azınlıkları Türkçe konuşmaya mecbur eden 'Vatandaş Türkçe Konuş!' kampanyasını başlattı. Gerçekte hükümet politikası olarak da yürütülen bu kampanya sadece yasalarla kalmadı, aynı zamanda bir saldırı ve şiddet politikasına da dönüştü. Kendi dilini konuşanlar taciz edildi, dövüldü ve 'Türklüğe hakaret' suçuyla yargılandı.
Yine CHF'nin azınlıklardan sorumlu IX. Bürosu'nun, 1939-1940 yıllarında hazırlandığı sanılan azınlıklar konusundaki raporunda, 'anadilleri Türkçe'den başka olan ve küçük topluluklar halinde yaşayan Müslim Yurttaşlar' konusunda da şu çarpıcı belirleme yapılmaktadır: 'Bunlardan köylerde cemaatler halinde yaşayanlar şunlardır: Muhtelif vilayetlere dağılmış yüz bin kadar Çerkez, Karedeniz sahillerimizin doğu şimalinde altmış beş bin kadar Laz, muhtelif yerlerde elli bin kadar Gürcü, yirmi beş bin kadar Arnavut, yirmi beş bin kadar Boşnak ve otuz beş bin Pomak. Ancak bunlar şehir ve kasabalardaki gibi Türk camiası içinde dağılmış olmayıp, köylerde toplu bir halde yaşayarak dil ve geleneklerini muhafaza ve idame etmektedirler... Milli birliği bozan bu durumun ortadan kalkması için bu cemaatlerin Türklüğe temsilleri (asimilasyonları) lazımdır... Yapılacak şeylerin en mühimi, bilhassa hudutlarda bulunan Lazların içerilere alınması ve bütün bu kavimler nerede olursa olsunlar bunların toplu olan köylerinin dağıtılması, bunun mümkün olmadığı yerlerde ve hallerde de en verimli ve en zengin köylerden başlayarak buralara en az yüzde elli nisbetinde Türk yerleştirmek ve buralarda okullar tesis ederek planlı bir şekilde bunları Türkleştirmek. ' (Bulut, 1998: 181)
CHP ve İskan Kanunu
Azınlıklara ait işlere bakan 1X. Büro'nun, CHP Genel Sekreterliği'ne sunduğu raporunda Kürtlere de büyük yer verilmektedir. Bu raporda yer alan çok çarpıcı belirlemeleri aktarıyorum:
'Bir kısım Doğu ve Cenupdoğu Vilayetlerinde Ekseriyet Teşkil Eden Kürtler. Kanaatimize göre Türkiye'de en mühim milliyet meselesi Kürt meselesidir. Eldeki istatistiklere göre 31 Vilayette muhtelif lehçelerle Kürtçe konuşan nüfusun sayısı bir buçuk milyonu geçmekte... Irkları, eski milliyetleri ne olursa olsun, bunlarla aramızda milli birliğin en esaslı amili olan dil birliği yoktur. Bu realiteyi açık ve sarih olarak görmek lazımdır. 'Dağ Türkü, Yayla Türkü' gibi tabirlerle hakikati kendi gözlerimizden saklamak zarardan başka bir şey getirmeyeceği gibi, bunların Türk olduğuna da mazileri ne olursa olsun bugün ne kendilerini ve ne de başka bir kimseyi inandıramayız. Bunun için memleketin büyük bir kısmında yabancı bir unsurun toplu olarak yaşadığını bilmek ve itiraf etmek ve buna göre tedbirler almak zaruridir... Bağlı haritaya bakacak olursak Ağrı, Hakkari, Van, Bitlis, Muş, Bingöl, Tunceli, Siirt, Diyarbakır, Mardin ve Urfa vilayetlerinde Kürtler nüfusun yüzde altmışından fazlasını teşkil etmekte ve muayyen bir memleket parçasında ekseriyet halinde bulunmaktadırlar... Bu durumu göz önüne alarak memleketin bu kısmı için müstacalen (acilen) hususi tedbirler almaya mecburuz. Bir taraftan Kürt nüfusunun çokluğu, diğer taraftan oturdukları sahanın genişliği dolayısıyla Çerkez, Arnavut, Gürcü gibi küçük yabancı kavimler için teklif ettiğimiz temsil (asimilasyon) tedbirleri bu seha için kafi değildir. Burada alacağımız tedbirler daha esaslı ve şumullü (kapsamlı) olmalıdır. Gerek mübadele ve gerekse hicreti kolaylaştırma yoluyla memlekette mevcut gayrı Türklerin azaltılması esas olmakla beraber bu hususta hatıra gelen birkaç tedbiri aşağıda sıralıyorum.
1-Manevi Tedbir:
Manevi tedbirden maksadım, memleketin bu parçasının anavatanın herhangi bir köşesinden burası en zayıf ve tehlikeli yerimiz olması dolayısıyla, hususi bir itinaya muhtaç olması...
2-İskan Tedbiri:
Sadede girmeden şurasını arz edeyim ki Türkiye Cumhuriyeti 'Birlik Bir Millet' yaratmak işini daha ilk kuruluşunda göz önüne almış ve malum mübadeleyi yaparak memleketimiz için çok mühim olan Rum davasını Anadolu için halletmiştir. Yalnız Türkçe'den başka dil konuşan Müslüman vatandaşların temsili (asimilasyonu) işinde esaslı adımlar atmak için henüz vakit ve imkan bulunamamıştır. Bu yoldaki son teşebbüs 21.V1.934 tarihinde neşredilen 2510 sayılı İskan Kanunu ile yapılmıştır. Bu kanun 'Türkiye'de Türk kültürüne bağlılık dolayısıyla nüfus oturuş ve yayılışını' tanzim etmeyi tasarlamış ve bu hedefe varabilmek için, hükümete çok esaslı tedbirler almak imkanını vermiştir. Bu kanuna göre hükümet memleketi bu bakımdan muhtelif bölgelere ayırarak buralara toplu Türk muhacirler iskan etmek, buralardan dilediği kimseleri dilediği yerlere nakletmek ve hatta büyük kitleleri oturdukları yerlerden kaldırarak başka yerlerde iskan eylemek, fertleri, sülaleleri icabında hudut dışına çıkarmak gibi çok şumullü haklara sahiptir...'
Halbuki kanunun ruhu tamamen bir temsil (asimilasyon) ve dahili kolonizasyondur. Bu kanunun bu tarafının işleyememesinin sebebi, kısmen dünya harbinin doğurduğu durum olmakla beraber bu iş için kurulan idare makinesinin da bu büyük iş için yeter olmamasıdır...
Ancak bu iskanın iyi bir netice verebilmesi için yukarıda saydığımız mıntıkalara yerleştirilecek olan Türk nüfusunun miktarı buralarda oturan Kürt nüfusuna tekabül etmeli ve medeni seviye bakımından Kürde üstün olan bu muhacirler mıntıkalarına göre, istihsal vasıtası ve aletleriyle tam bir surette teçhiz olunarak maddeten de üstün bir hale getirilmelidir. Bu verimli ovalara yerleştirilecek olan Türk nüfusu ve bölgelerin iklimine uyan ve memleketin kesif bir surette meskun olan mıntıkalarından alınabilir.
Ayrıca bu sahalara memleketimiz dışında oturmakta olan Türk nüfusu da getirilebilir. Bu hususta ilk hatıra gelen kısım Romanya ve Bulgaristan Türkleridir, ki bunlar oralarda tedrici bir surette erimeğe mahkumdurlar. İkinci kısım olarak İran'ın Kürt ve Farslarla meskun olan Şiraz bölgesinde oturan ve nüfusu 200 bini aşan ve büyük bir hayvan servetine malik olan Kaşkailer düşünülebilir. Bu suretle bu mıntıka için hariçten bir milyona yakın bir nüfus elde edilebilir ki bu yekun Aras, Murat, Şimali Fırat ve Dicle mailelerinde oturan Kürt nüfusunun üstüne çıkar. Buralarda halen oturmakta olan Türkler de hesap edilirse mevcut Türk nüfusu büyük bir ekseriyet kazanmış olur.
Aşiretlerin İskanı:
Göçebelik devam ettiği müddetçe temsil (asimilasyon) politikasının büyük zorluklara maruz bulunduğu bugün herkes tarafından anlaşılmış bir hakikat olduğundan burada bu işin lüzumundan bahsetmek fazla olur. Yalnız bu işin de diğer umumi iskan işi gibi halen iyi işlemediğini zikretmek kafidir.
Temsil İşinde Şehir ve Kasabaların Kolları:
Şark Vilayetlerinde şehirler öteden beri büyük bir temsil (asimilasyon) makinesi rolünü oynamışlardır... Binaenaleyh ilk yapılacak işlerden biri bu havalideki şehir ve kasabaların kuvvetlendirilmesidir. Bu da her şeyden evvel buralara gidecek olan her türlü yolların bir an evvel yapılması ile başlayacak ve bu yollar bu şehir ve kasabaların pazarlarını memleketin diğer iç pazarlarına açacaktır. Pazarı Türkleşen bir kasaba temsil (asimilasyon) makinemize ilave edilmiş kuvvetli bir çark demektir...
Temsil İşinde yolun Ehemmiyeti:
...Bugün demiryolunun geçtiği her yerde Türkçe'nin yayılmaya başladığını zikretmek bir borçtur. Diyarbakır'dan kalkarak Cizre'ye, Elazığ'dan çıkarak, Muş üzerinden Tatvan'a gidecek olan iki demiryolu temsil (asimilasyon) işimiz bakımından yol politikamızın bel kemiğini teşkil edecektir...
Temsil İşinde Maarif (eğitim) Teşkilatının Rolü:
...Bu mıntıkada yaşayan ve Türkçe'den başka dil konuşan insanların okutulup okutulmayacağı hakkında öteden beri çeşitli fikirler serdolunduğundan bu meseleyi kısaca münakaşa edip bir hükme varmak zaruridir. Bir topluluğun temsilinin (asimilasyonunun) ilk şartının o topluluğa kendi dilimizi öğretmek olduğu bir mütearife (bilinen şey) dir. Bir dilin de ilk evvel bu mantık ve müessir yayın vasıtası okuyup yazmaktır. İnsanlık büyük kitlelerin okuyup yazmasının henüz okuldan başka bir vasıtasını bulamamıştır. Binaenaleyh bizim de bu vasıtaya müracaatımız zaruridir. Yani biz de bu bölgedeki insanlara kendi dilimizde okuyup yazmak öğreteceğiz ve bunun için maarif teşkilatı yapacağız. Yalnız bu maarif teşkilatına şimdiye kadar takip ettiğimiz esasların dışına çıkarak hususi şekillere bağlamaklığımız lazımdır.
Bunun için koyacağımız ana kaideler şunlar olacaktır:
1-Şehir ve kasabaların temsil işinde rollerini arz ederken buralarda mecburi ilk öğretimin devlet yardımıyla tam tatbikini teklif etmiştim. İlk iş olarak bunun ele alınması.
2-Bu bölgede ilk ağızda münhasıran Kürt olan köylerde okul açılmayarak ilk önce nüfusu karışık olan köylerde açılması.
Şimdiye kadar yapılan tecrübelerden okul bulunan muhtelif köylerde Kürt çocuklarının Türkçe konuştukları ve Türkçe'nin evlere girdiği, okul bulunmayan muhtelit (karışık) köylerde ise Türk çocuklarının Kürtçe konuşarak Türklerin Kürtleştiği her zaman görülen ve idare adamlarınızca tespit edilen hadiselerdir...
3-Bir taraftan muhtelif köylerde ilk öğretimi yayarken diğer taraftan da hususi bir maarif teşkilatıyla sakinleri münhasıran Kürt olan köylerin çocukları için bölge yatılı ilk okulları tesisine başlanmalıdır. Bu okulların hedefi bu çocuklara anadillerini unutturarak Türkçe'yi ana dilleri yerine ikame etmek olacaktır. Bunun için bu okullar yarı yarıya Türk çocuklarından teşekkül etmelidir.
4- Bu esaslar dahilinde kurulacak olan maarif teşkilatında çalışacak öğretmenlerin ana dillerinin Kürtçe olmamasına hususi surette itina ve dikkat edilmelidir.
8- Bir dili en iyi ve kolay öğreten anadır. Bunun için bu mıntıkalarda kızların tahsiline bilhassa itina etmek temsili (asimilasyonu) bir kat daha kolaylaştıracaktır.
Dokuz maddede arz ettiğim bu teşkilat kelimenin en geniş manasıyla yalnız ana hatları göstermektedir. Bu işin bütün teferruatıyla planlaştırılması hükümetin vazifesidir.' (Bulut, 1998: 182-191)
GÜLÇİÇEK GÜNEL TEKİN
Eğitimci-Araştırmacı Yazar
YARIN:
Çarpıcı asimilasyon raporları
İnönü: Erzincan Kürt merkezi olursa, Kürdistan'ın kurulmasından korkarım
Celal Bayar'ın Şark Raporu
Dersimli okşanmakla kazanılmaz
Devletin Bölge'ye uygulayacağı kalkınma program esasları
MGK'nin Kürt Raporu
Türkiye'nin asimilasyon politikaları 2
Heval
1 yorum:
Whuaaah, what kind of language is it? Wana teach me to learn your language? :)
Yorum Gönder