ÇÖZÜM SAVUNMASI


Kürtlerin Meclis'teki tek temsilcisi DTP'nin Anayasa Mahkemesi'ne dün yaptığı sözlü savunmaya siyasi kararlılık mesajları ve Kürt sorununa çözüm çağrıları damgasını vurdu

DEVLETİ DEMOKRATİKLEŞTİRELİM

Mahkemeye 54 sayfa savunma veren DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk, 'Parti kapatmayla Kürtlerin demokratik siyaset zeminini ortadan kaldıracağınıza gelin ulus-devleti demokratikleştirelim, demokratik cumhuriyetle kardeşleşmeyi sağlayalım, Demokratik Türkiye Ulusu Anayasası'nı oluşturalım, siyasetin önünü açalım' dedi.

DEVEKUŞU SİYASETİ YAPMAYIZ

Türk, DTP'nin PKK ve Öcalan konusundaki tutumunu da bir kez daha net bir biçimde ortaya koyarak, şu mesajı verdi: 'PKK Kürt sorununun çözümünde görmezden gelinemeyecek bir aktördür. Toplumsal, sosyal, siyasal bir realite olmasından kaynaklı olarak Öcalan konusunda başımızı kuma gömerek devekuşu siyaseti yapmamız beklenemez.'

BU ŞANS HEBA EDİLMEMELİ

Türk, savunmanın sonuç bölümünde şu uyarıda bulundu: 'DTP, Türkiye'de başta Kürt sorunu olmak üzere temel bütün sorunların kalıcı çözümüne dönük önemli bir role ve misyona sahiptir. Partimizin kapatılması büyük bir talihsizlik olacaktır. Partimiz, Türkiye demokrasisi açısından büyük bir şanstır. Bu şans heba edilmemeli.'

HALK MAHKEMESİ KARARINI VERDİ: DTP KAPATILAMAZ

DTP'nin sözlü savunma yaptığı saatlerde birçok kentte yürüyüş ve etkinlikler yapıldı. Diyarbakır Dağkapı Meydanı'nda onbinlerce kişinin katılımıyla kurulan 'Bağımsız Halk Mahkemesi', 'DTP'yi kapatmama' kararı aldı.


KRİZDEN ÇIKIŞIN ADIMLARI

DTP savunmasında, Türkiye'yi içinde bulunduğu siyasi krizden çıkaracak şu adımlar önerildi:

Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı şeklinde bir değişime gidilmeli, kültürel kimliklerin önündeki engeller kaldırılmalıdır. Ulus kavramı 'Demokratik Türkiye Ulusu' şeklinde kavramlaştırılmalıdır.

Toplumsal çoğulculuk için de anayasaya 'Türkiye Cumhuriyeti Anayasası bütün kültürlerin demokratik bir şekilde varlığını ve kendini ifade etmesini kabul eder' maddesinin eklenmesi yeterli olacaktır.

Yerel yönetimlere Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nda öngörülen özerklik ilkelerine uygun yetkiler verilmesini sağlayan düzenlemelerin yapılması halinde devletin demokratikleşmesi de tamamlanmış olacaktır.

Anayasa'nın resmi ideolojiden (Türk-İslam sentezi) arındırılması, beraberinde ideolojik çoğulculuğu getirecek, böylece düşünce ve örgütlenme özgürlükleri üzerindeki sınırlamalar ortadan kalkacaktır.

MGK'nin görev alanının sınırlandırılması, ordunun Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanması, yasama ve yürütme ilişkilerinin parlamentonun üstünlüğü ilkesine uygun olarak yeniden düzenlemelidir.

Bu şekilde oluşacak anayasa, heterojen toplum yapısıyla uyumlu olacağından 'Demokratik Türkiye Ulusu Anayasası' etrafında tüm yurttaşların özgür, eşit ve gönüllü birliği sağlanacaktır.


DTP halkın davasında 'çözüm' dedi

'Kürt sorununun diyalogla, demokratik yollarla çözümünü istemeyen güçler, Kürtlerin dil ve kültürel vb. demokratik haklarının tanınmasını engellemek için kapatma davasını devreye koymuştur'

'Sorunu biz de resmi devlet söylemiyle tanımlarsak diğer siyasi yaklaşımların düştüğü hataya düşmüş oluruz ve çözümsüzlük politikalarına hizmet eden, militarist yöntemleri savunmak dışında hiçbir politika üretemez hale geliriz'

'Çözümsüzlük siyasetine karşılık DTP daha reel bir bakış açısıyla objektif bir teşhis yaparak soruna 'Kürt sorunu' demektedir. PKK'yi de bu sorunun içinde bir parça ve sorunun çözümünde görmezden gelinemeyecek bir aktör olarak ifade etmektedir'

DTP'nin Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı sözlü savunmaya siyasi kararlılık mesajları ve çözüm çağrıları damgasını vurdu. DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk, 'Parti kapatmayla Kürtlerin demokratik siyaset zeminini ortadan kaldıracağınıza gelin ulus-devleti demokratikleştirelim, demokratik cumhuriyetle kardeşleşmeyi sağlayalım, Demokratik Türkiye Ulusu Anayasası'nı oluşturalım, siyasetin önünü açalım' dedi. Türk, DTP'nin PKK ve Öcalan konusundaki tutumunu da bir kez daha net bir biçimde ortaya koyarak, şu mesajı verdi: 'PKK Kürt sorununun çözümünde görmezden gelinemeyecek bir aktördür. Toplumsal, sosyal, siyasal bir realite olmasından kaynaklı olarak Öcalan konusunda başımızı kuma gömerek devekuşu siyaseti yapmamız beklenemez.'

DTP, kamuoyunun dikkatle izlediği kapatma davasının kritik aşamasını oluşturan sözlü savunmasını dün yaparak, Anayasa Mahkemesi'ne 'son sözü'nü söyledi. Önemli mesajların verildiği siyasi savunmayı Eşbaşkan Ahmet Türk ve Batman Milletvekili Bengi Yıldız dönüşümlü olarak yaptı. Saat 10.00'da başlayan 54 sayfalık savunma yaklaşık 3 saat sürdü. Beş bölümden oluşan savunmada demokrasinin genelde ve Türkiye'de gelişim tarihi, DTP'nin Türkiye'nin demokratikleşmesindeki rolü ve Kürt sorununa yaklaşımı ayrıntılı bir biçimde ele alındı. Savunmada DTP'nin kapatılmaması gerektiği yönünde önemli uyarı ve mesajlar verildi. Türk ve Yıldız ile Anayasa Mahkemesine giden DTP Hakkari Milletvekili Hamit Geylani, mahkeme binasına girmeyerek, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Geylani, savunmanın 54 sayfadan oluştuğunu, 300 sayfaya yakın da ek delil sunacaklarını kaydetti.

Değişmeyen fotoğraf

DTP Eşbaşkanı Türk, Türkiye'nin yaklaşık 20 yılda geldiği aşamayı özetleyen şu sözlerle savunmaya başladı: 'Kapatılan HEP'in Genel Başkanı olduğumdan bu yana aradan yirmi yıla yakın bir süre geçti, bu süre zarfında onlarca hükümet değişti, Türkiye siyasi tarihine damgasını vurmuş anlı şanlı partilerin çoğu silinip gitti, Türkiye AB müzakere sürecini yaşamaya başladı, bu çerçevede başta Anayasa olmak üzere temel yasalarda çok sayıda değişiklik yapıldı, hükümetler tarafından on tane uyum paketi açıklandı. Ancak bunca değişim iddialarına rağmen ne yazık ki 2008 Türkiye'sinde bir başka parti kapatma davası nedeniyle karşınızdayız. Her şeyden önce bu durumdan üzüntü duyduğumuzu belirtmek isterim.'

'Karar siyasetin önünü açmalı'

Anayasa Mahkemesi'nin HAK-PAR ve AKP hakkında verdiği kararları önemsediklerinin altını çizen Türk, yürürlükteki askeri anayasayı değiştirmeyerek siyaset kurumunun üzerine düşeni yapmadığı eleştirisinde bulundu ve 'Siyaset kurumu siyasi parti kapatma hükümlerini, siyasi partiler yasasını, seçim yasasını değiştirme sorumluluğunu yerine getiremediği için bugün Anayasa Mahkemesi h�l� parti kapatma davaları ile muhatap olmaktadır' dedi. Yargıya çağrıda bulunan Türk, 'Siyaset kurumu sorumluluğunu yerine getirme cesaretine sahip değilse bu noktada hukuk üzerine düşen görevi yerine getirmelidir. Çağdaş demokrasilerde hukuk kurumları toplumsal ihtiyaçları ve değişimi de gözeterek siyasetin önünü açabilecek bir role kavuşmuştur. Bu davanın da böylesi bir gelişmeye hizmet edeceğine inanıyoruz' diye konuştu.

Üç kuşak haklar

Savunmada insan hakları ve demokrasi mücadelesinin gelişim tarihi ayrıntılı olarak ele alındı. Özellikle 1950'de kabul edilen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'yle birlikte 'üç kuşak hakların' gelişiminin altı çizilen savunmada, bu yolda alınan mesafe ve deneyimler anlatıldı. Bu konuda dil ve kültürel hakların tanınmasında örnek gösterilen deneyimlerden biri Fransa oldu. 'Tek dil, tek ideal, tek kültür ve tek ideoloji' esası üzerine kurulu olan Fransa Ulus Devlet yapısının, Aşağı Brötanca, Baskça, Alsakça, Korsika gibi bölgesel dilleri yasakladığı hatırlatılan savunmada, demokrasinin üçüncü kuşak hak ve özgürlükleri de içine alarak gelişmesi karşısında Fransa'nın, De Gaulle'nin 'Artık ulusal birlikten kaygı duymaya gerek yoktur' çıkışıyla bölgelerin kültürel kimliğini de resmen tanıdığının altı çizildi. Savunmada, İspanya, İtalya ve Belçika da farklı dil ve kültürleri anayasal güvenceye alan ülkeler olarak örnek gösterildi.

1921 Anayasası'na vurgu

Türkiye'de demokrasinin gelişim tarihi ve sorunlarının ele alındığı savunmada, DTP, bugün de halen güncelliğini koruyan darbeler sürecini ve yol açtığı siyasi yıkımı bir kez daha Anayasa Mahkemesi platformuna taşıdı. Türkiye demokrasi tarihinin, devlet ve siyaset geleneğinden ayrı ele alınamayacağı tespitinin yapıldığı savunmada, 1950'ler sonrası toplumun örgütlenmeye başlamasıyla birlikte Türkiye'de darbeler sürecinin başladığı kaydedilerek, özellikle 12 Eylül darbesinin altı çizildi ve hedefin aynı zamanda Kürt uyanışını bastırmak olduğuna dikkat çekildi. Savunmada darbeler süreciyle bağlantılı olarak Kürtlere karşı uygulanan asimilasyon politikalarının tarihsel arka planı da ayrıntılı bir biçimde ele alındı ve Kanun-i Esasi'den Teşkilat-ı Esasi'ye kadar bu politikaların dayandığı hukuksal düzenlemelere dikkat çekildi. Oysa Kurtuluş Savaşı'ndan 1921 Anayasası'na kadar uzanan süreçte Kürtlerin bir halk olarak kabul gördüğüne dikkat çekilen savunmada, Amasya Tamimi ve Mustafa Kemal'in Kürtlerle ilgili sözlerini içeren 1'inci Meclis tutanakları buna kanıt olarak gösterildi. 1921 Anayasası'nın Kürtlere sosyal ve siyasal çoğulculuk anlamında özerklik hakkı çerçevesinde özyönetim ve kendi siyasal kimliğiyle temsil edilme olanağını sağlayan sistem öngördüğüne dikkat çekilen savunmada, bu yaklaşımın 1924 Anayasası'yla birlikte terk edildiği ve Kürtleri inkar sürecinin başladığı kaydedildi.

Türdeş toplum amaçlanıyor

Yasakçı, asimilasyoncu sürecin özellikle 12 Eylül darbesi ve ardından hazırlanan anayasasıyla yeni bir boyuta taşındığına dikkat çekilen savunmada, Anayasa'nın başlangıç ilkelerinin 19 yüzyılın yasakçı Fransa'sından esinlenerek çoğulculuğu yadsıyan türdeş bir ulus-devlet yaratma amacı taşıdığı belirtilerek, 'Türkiye dışında bu yapılanmada ısrar eden hemen hemen hiçbir ülke anayasası kalmamıştır' denildi. 12 Eylül Anayasası'nın ideolojisiyle en çok çelişenin Kürt gerçekliğini programına alan partiler olduğuna dikkat çekilen savunmada, bunun sonucu olarak parti kapatmaların hız kazandığı kaydedildi. Savunmada değişik dönemlerde yapılan anayasa değişiklikleri de eleştirilerek, '1982 Anayasası'na egemen ruh, felsefe, ideoloji, devlet anlayışına dokunulmamıştır' denildi.

'Dava, çözüme karşı tasfiye girişimidir'

Siyasi partilerin ancak şiddeti savunma veya kullanma durumunda kapatılabileceğini öngören Venedik Kriterleri'ne de yer verilen savunmada, kapatma davasıyla DTP'nin siyasal rolü arasında şu ilişki kuruldu: 'Kapatma davası demokratik siyaset yapan ve Kürt sorununun barışçıl, demokratik çözümü için çalışan DTP'nin bu çabalarına yönelik bir tasfiye politikasıdır. Bu aynı zamanda Kürtlerin demokratik siyaset yapma zeminini ortadan kaldırma, Kürt sorununun demokratik çözümüne karşı bir tasfiye girişimi anlamına gelmektedir. Kürt sorununun diyalogla, demokratik yollarla çözümünü istemeyen güçler, Kürtlerin dil ve kültürel vb. demokratik haklarının tanınmasını engellemek için kapatma davasını devreye koymuştur.' DTP savunmasında; çoğulcu demokratik siyaseti baltalayan siyasal partilerin kapatılması rejiminin gözden geçirilmesi gerektiğine dikkat çekerken, Anayasa Mahkemesi'ne Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Siyasal Parti Özgürlüğü gibi uluslararası metinlerin yanısıra AİHM'in Türkiye'yi mahkum eden parti kapatma davalarına ilişkin kararlarını bir kez daha hatırlattı.

PKK realitesi görülmeli

DTP'nin siyasi savunmasının en stratejik noktasını ise PKK ve Öcalan'a dönük değerlendirmeler oluşturdu. PKK'nin Türkiye'nin türdeş ulus-devlet yapılanmasından kaynağını alan Kürtleri ink�r ve asimilasyon politikasına karşı bir tepki olarak doğduğu vurgulanan savunmada, 'Çözümsüz bırakılan Kürt meselesinin doğurduğu PKK ile Türkiye'nin demokratikleşmeyen ve dil yasağına dek varan türdeş ulus-devlet ideolojisi arasında diyalektik bir ilişki vardır. Bu diyalektik ilişkiyi görmeyen, bu realiteyi dikkate almayan hiçbir çözüm politikasının da başarı şansı olmamıştır' denildi. DTP'nin bu diyalektiği göz önünde bulundurarak, politikaları ürettiğine dikkat çekilen savunmada, 'Partimiz, PKK'yi Kürt sorununun dışında, ondan ayrı ve bağımsız ele almanın temel bir hata olduğunu, PKK'yi bir sonuç olarak değerlendirmenin çözümü daha mümkün ve daha kolay kılacağını savunmaktadır. DTP, Kürt sorunundan kaynaklı Devlet-PKK çatışmasının da basit bir asayiş-güvenlik ve terör vakasına indirgenemeyecek kadar çok yönlü olduğunu düşünmektedir. Bu teşhis, sorunun çözümüne giden yolu belirleme açısından hayati derecede önemlidir' denildi.

'Sorunu diyalog çözer'

'Sorun salt terör sorunu olarak tanımlanırsa bu durumda yapılacak tek şey bütün örgüt üyelerinin öldürülmesidir' denilen savunmada, şu görüşler vurgulandı: 'Zaten 25 yıldır yapılanlar da tam olarak budur. Partimizin çözümsüz siyaset dediği siyaset de işte budur. Bu çözümsüzlük siyasetine karşılık DTP daha reel bir bakış açısıyla objektif bir teşhis yaparak soruna 'Kürt sorunu' demektedir. PKK'yi de bu sorunun içinde bir parça ve sorunun çözümünde görmezden gelinemeyecek bir aktör olarak ifade etmektedir. Bu teşhisle soruna yaklaşıldığında, daha fazla demokrasi ve diyalog ile hem Kürt sorununun hem Türkiye'nin genel demokrasi sorunlarının ve hem de bunlara bağlı olarak varlığını sürdüren şiddet sorununun çözümünün çok daha kolay ve mümkün olduğunu, partimiz ısrarlı bir dille savunmaktadır.' Savunmada 'PKK'nin neden 'terörist' ilan edilmediği'ne de şöyle açıklık getirildi: 'Sorunu biz de resmi devlet söylemiyle tanımlarsak diğer siyasi yaklaşımların düştüğü hataya düşmüş oluruz ve çözümsüzlük politikalarına hizmet eden, militarist yöntemleri savunmak dışında hiçbir politika üretemez hale geliriz. Bu ülkede barış için en çok mücadele eden, en çok bedel ödeyen hareket partimiz DTP'dir. Soruna terör sorunu diyenler ise asıl şiddet yanlısı politikalarda ısrar eden ve çözümü sadece askeri operasyonlarda gören çevrelerdir.' Savunmada, Başsavcı'nın iddianamesinde köy yakma, faili meçhul cinayet, yargısız infaz, işkence, dışkı yedirme gibi devlet şiddetine değinmemesinin 'manidar' olduğu belirtilerek, 'Eğer Türkiye'de terör kavramı tartışılacaksa işte bütün bunlar da göz önünde bulundurularak tartışılmalıdır' denildi.

'Başımızı kuma gömemeyiz'

Savunmada DTP'nin Öcalan'a bakış açısı da net bir biçimde ortaya konuldu. Savunmada şöyle denildi: 'PKK Lideri Abdullah Öcalan Kürt sorununun siyasi, barışçıl ve demokratik çözümünü savunmaktadır. Ayrılıkçılığı reddeden 'Kürt sorununun üniter devletin demokratikleşmesi ve yerel yönetimlerin demokratik yetkilerinin artırılması'yla çözülmesini isteyen Öcalan'ın, evrensel hukuka ve demokrasiye ters düşmeyen bu yaklaşımını partimizin tartışmaya değer bulması normal karşılanmalıdır. Akan kanın durması, çatışmaların nihai olarak sonlanması ve çözüm noktasında katkı sunacak görüşlerin kimden geldiğine bakılmaksızın değerlendirilmesi, siyasi, hukuki, ahlaki hiçbir sorun teşkil etmemektedir. Kamuoyunun üzerinde etki yaratan bu ve benzeri görüşlerin, toplumsal barışımıza katkı sunması doğrultusunda değerlendirilmesi siyasetçiler olarak vicdani görevimizdir. Eğer Sayın Başsavcı gazete köşeleri ve internet sitelerinden alıntı yapmak yerine İmralı Cezaevi resmi görüşme tutanaklarını Adalet Bakanlığı'ndan isteyip de oradan takip etseydi belki de bu konudaki fikirleri değişmiş olacaktı. Görülecekti ki bu görüşlerin hiçbiri şiddet içermediği gibi, her biri demokrasiyi ve barışı ifade etmektedir. Kürt sorununun çözümünü içeren bu görüşler, Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığını tehlikeye sokmayacak ve Türk halkının onurunu sarsmayacak içeriktedir. Bu durum, ifade edilen görüşleri çok daha önemli ve uygulanabilir kılmaktadır. Kaldı ki devlet organlarının birçoğunun dahi dikkatle izleyip değerlendirmeye çalıştığı, bizzat devlet yetkililerinin İmralı'ya giderek kendisinin görüşlerini aldığı düşünüldüğünde, partimizin böylesi bir suçlamayla karşılaşması haksızlıktır. Öcalan konusunda başımızı kuma gömerek devekuşu siyaseti yapmamız beklenemez. Toplumsal, sosyal, siyasal bir realite olmasından kaynaklı olarak bu bir zorunluluktur. DTP'nin bu önemli misyonunu yerine getirebilmesi ve sorunun tümüyle demokratik zemine çekilebilmesi için partimizin önünün açılması gerekir. Böylesi tarihi bir gelişme, Türkiye demokrasisine muazzam bir katkı yapacaktır.'

Son mesaj:

DTP bir şanstır, heba edilmemeli Savunmanın hukuki savunma bölümünde ise iddianameye konu olan partiyle ilgili davaların bir çoğunun sürdüğü, bazılarının da beraatla sonuçlandığı, eylem ve etkinliklerin ise düşünce özgürlüğü kapsamında olduğu hatırlatıldı. DTP, bu nedenle Anayasa Mahkemesi'nden ilgili davaların kesinleşmesini beklemesi, İmralı Cezaevi Müdürlüğü'nden yazılı görüşme kayıtlarını istemesi, siyasi yasak istenen üyelerin davaya 'müdahil' olarak kabullerine ve savunmalarını yapmaları için kendilerine süre verilmesi ve Başsavcılığın ihtiyati tedbir isteminin reddini istedi. Savunmanın sonuç bölümünde şu uyarı ve mesajlar yer aldı: 'Partimiz DTP, Türkiye'de başta Kürt sorunu olmak üzere temel bütün sorunların kalıcı çözümüne dönük önemli bir role ve misyona sahiptir. Bu rolümüzü oynayabileceğimiz zeminler dahi yaratılmadan partimizin kapatılması büyük bir talihsizlik olacaktır. Birlikte yaşamın mümkün olduğu, kardeşçe kucaklaşmanın hepimizin ortak özlemi olduğu, daha demokratik bir cumhuriyetin hepimizin hakkı olduğu inancını güçlü bir şekilde savunan partimiz, Türkiye demokrasisi açısından büyük bir şanstır. Bu şans heba edilmemeli.'


Demokratik Türkiye Ulusu Anayasası

Savunmada 1921 ruhuna dönüş yapan yeni bir anayasa başta olmak üzere Türkiye'yi içinde bulunduğu siyasi krizden çıkaracak şu adımlar önerildi:


Yapılması gereken ulus-devletin demokratikleştirilmesidir. Demokratik cumhuriyet kardeşleşmeyi ve güçlü birliği sağlar, çatışmaları önler. Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı şeklinde bir değişime gidilmeli, kültürel kimliklerin önündeki engeller kaldırılmalıdır. Ulus kavramı 'Demokratik Türkiye Ulusu' şeklinde kavramlaştırılmalıdır.


Anayasa'nın resmi ideolojiden (Türk-İslam sentezi) arındırılması, beraberinde ideolojik çoğulculuğu getirecek, böylece düşünce ve örgütlenme özgürlükleri üzerindeki sınırlamalar ortadan kalkacaktır.


Toplumsal çoğulculuk için de anayasaya 'Türkiye Cumhuriyeti Anayasası bütün kültürlerin demokratik bir şekilde varlığını ve kendini ifade etmesini kabul eder' maddesinin eklenmesi yeterli olacaktır.


MGK'nin görev alanının sınırlandırılması, ordunun Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanması, yasama ve yürütme ilişkilerinin parlamentonun üstünlüğü ilkesine uygun olarak yeniden düzenlemesi, yerel yönetimlere Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nda öngörülen özerklik ilkelerine uygun yetkiler verilmesini sağlayan düzenlemelerin yapılması halinde devletin demokratikleşmesi de tamamlanmış olacaktır.


Bu şekilde oluşacak anayasa, heterojen toplum yapısıyla uyumlu olacağından 'Demokratik Türkiye Ulusu Anayasası' etrafında tüm yurttaşların özgür, eşit ve gönüllü birliği sağlanacaktır.

0 yorum:

Heval

Kurdish Music