Kalkan: Erdoğan şok içinde

Kalkan: Erdoğan şok içinde


KCK Yürütme Konseyi üyesi Duran Kalkan Türkiye Başbakanı Erdoğan'ın 'ya sev ya terk et' sözlerinin Kürtler için imha politikalarının soykırıma vardırılmasını anlamına geldiğini söyledi. Kürt halkının mücadelesi karşısında Erdoğan'ın çok sıkıştığını ve şok yaşadığını söyleyen Kalkan, 'Ağzından çıkanı kulağı duymuyor. Söylediklerinin ne anlama geldiğini bile fark edemiyor. Bu kadar psikolojik gerginlik altında bunları bu biçimde ifade etti. Besbelli ki tehlikeli şeyler düşünüyor, tartışıyorlar' dedi.

Roj TV'de Roj Aktuel programına konuşan Kalkan, Başbakan Erdoğan'ın 'ya sev ya terk et' sözlerini değerlendirdi. Kalkan 'Bu sözler faşist, milliyetçilerin sözleri. Irkçı zihniyeti ifade ediyor. Bu sözleri söylediğine göre Erdoğan'ın dinciliğinden çok faşist, milliyetçi zihniyet eğiliminin çok daha güçlü olduğu açığa çıkıyor' dedi.

Erdoğan'ın gerçek yüzü daha iyi ortaya çıktı

'Erdoğan'ın gerçek yüzü, zihniyetinin bu şekilde daha iyi görülmüş oldu' diyen Kalkan, Erdoğan'ın bu sözleri ilk kez ifade etmediğini kaydederek şunları söyledi: 'Bir buçuk iki ay önce de halkın gerçekleştirdiği serhıldan karşısında 'gerekirse hepsini kovarız' demişti. Son zamanlarda bu sözleri telaffuz ediyor. Besbelli ki Tayyip Erdoğan'ın aklından, Kürtleri anayurtlarından kovmak geçiyor. Nasıl ki anadilini yasaklamış, kendini yaşamayı, yaşatmayı, özgür, demokratik olmayı yasaklamış, inkar ve imha süreci dayatmış, asimilasyonla bunu yapmak istiyor; aynı şekilde asimile olmayacaksanız da 'kovarız buradan. Dünyanın dört bir yanına süreriz' diyor. Zaten 93-94'te büyük bir sürgün hareketi geliştirdiler. 4 binden fazla köy boşaltıldı. 3-4 milyona yakın Kürt insanı metropollere, Avrupa'ya, dünyanın dört bir yanına savruldu. Kasabalarda, şehirlerde yığma olarak toplandı. Şimdi anlaşılıyor ki geri kalanları da Kürdistan kovmayı düşünüyorlar.

Soykurumu geliştirmeyi tartışıyorlar

Bunları sadece Tayyip Erdoğan'ın düşünceleri, bilmeden ağzından kaçırdığı sözler olarak da değerlendirmemek gerekli. Öyle anlaşılıyor ki son terörle mücadele toplantılarında, MGK toplantılarında bu husus tartışılmış. Zaten tampon bölge tartışması yapıyorlardı. Köylerini boşaltmış oldukları Kürdistan'ın var olan kasaba ve kentlerini de boşaltmayı, tıpkı 1915'te Ermenilere yapılana benzer bir biçimde, bu sefer de Kürt tehcirini, yani zorla anayurttan göçertme hareketini, yani soykırımı geliştirmeyi düşünüyorlar, tartışıyorlar.

Bu sözler öyle basit sözler değil. 'ya sev ya terk et demedim'. Evet öyle demedin ama 'tek millet, tek devlet, tek dil, tek bayrak.. ve bunu kabul etmeyen, beğenmeyen çekip gitsin' dedin. Bu ne anlama geliyor. Aynı anlama geliyor. Öyle anlaşılıyor ki Tayyip Erdoğan çok sıkışmış. Şok olmuş Kürt halkının geliştirdiği mücadele karşısında. Dolayısıyla ağzından çıkanı kulağı duymuyor. Söylediklerinin ne anlama geldiğini bile fark edemiyor. Bu kadar psikolojik gerginlik altında bunları bu biçimde ifade etti. Besbelli ki tehlikeli şeyler düşünüyor, tartışıyorlar.

Tehcir hareketi

Bunlar ne anlama geliyor? Son dönemlerde KDP yönetimiyle geliştirmeye çalıştıkları ilişkilerden de anlaşılıyor ki, bu umut ediliyor. ABD'ye de daha fazla taviz vererek bunu kabul ettirmek istiyorlardı. Yani ABD Ortadoğu'da savaşı geliştirirse, onlardan destek alarak, KDP'yi de razı ederek, Kürtleri, Kürt olarak yaşamakta ısrarlı olanları Güney Kürdistan'a ya da dünyanın dört bir yanına sürüp kuzey Kürdistan'da, diğer Kürdistan parçalarında bir tehcir hareketini geliştirmeyi akıllarından geçiriyorlar. Bu durum önemlidir, ciddidir. Tayyip Erdoğan'ın sözlerini bu anlamda ciddiye almak gerekiyor. Bu Kürtler için, zaten inkar ve imha temelinde sürdürülen politikaların soykırıma vardırılmasını ifade eder.'

Kürtler kolayca sökülüp kovulamazlar

Türkiye'nin yüz yıl önce yapılanın hesabını veremediğini kaydeden Duran Kalkan, yeniden soykırım gibi insanlık suçu oluşturan bir lekenin Türkiye toplumunun, halkının alnına çalınmak istendiğini vurguladı.

Ancak bu düşüncenin gerçekleşmesinin imkansız olduğunu söyleyen Kalkan 'Tayyip Erdoğan bilsin ki, Kürtler ne Ermenilerdir, ne Rumlardır. Öyle kolayca sökülemezler, kovulamazlar. Bu topraklarda onbinlerce yıl yaşayan, tarihin en kadim halkıdırlar. Kültürleri var, yerleşik düzenleri var. Yüzlerce de değil, binlerce yıldır dünyanın birçok fatihi Kürtleri bu topraklardan çıkarmak istedi ama hiçbir başaramadı. Kürtler dağda, toprakta nasıl yaşayacaklarını, bu süreç içerisinde iyi öğrendiler. Toprağa her şeyleriyle sarıldılar, bağlandılar. Onun için Kürtleri bu topraklardan sökmek kolay değildir' dedi.

Türkiye'nin vay haline

Böyle bir girişimin Türkiye için de gerçek bir felaket olacağının altını çizen Kalkan 'Eğer gündeme öyle birilerini kovmak gelirse o zaman Türkiye'nin vay haline. Kim Türkiye'yi terkedip gider, kim kovulur o belli olmaz'' diyerek devamla şunları söyledi:

'Onbinlerce yıldır bu topraklarda yaşayan tarihin en kadım halkı Kürtler değil de, herhalde oradan buradan gelip devşirilmiş, egemen, zorba bir despotik yönetim kurmuş, ona dayanarak bir zulüm düzeni altında her şeyi yürütmek isteyenlerin kovulma ihtimalleri daha fazladır. Tayyip Erdoğan'ın da bu tür başka yerlerden gelmiş biri olduğu biliniyor. Mevcut Türkiye yöneticileri de öyle. Kimisi gürcü, kimisi Arap, kimi Yahudi. Devşirme, dönek bir topluluk Türkçülük yapıyor, kalkmış bir de Türkiye toplumunun başına felaket örmeye çalışıyorlar.

Terk edip gitmesi gereken Erdoğan ve AKP'dir

Kürt halkı gibi tarihin en kadim halkını, vatanlarından sürmekle tehdit ediyorlar. Kürtler buna gerekli cevabı verdiler tabi. Çok haklı olarak, kim kimi, kimin vatanından kovuyor dediler. Öyle kolay bir şey değil. Şu çıkıyor ortaya. AKP yönetimi ve Tayyip Erdoğan kişiliği, artık Türkiye toplumu için ciddi bir tehlike, tehdit haline gelmiştir. Bir yüktür artık. Sorunlara çözüm üretme gücü kalmamıştır. Dolayısıyla aslında atılması gereken, gitmesi gereken, derhal bu görev ve sorumluluğu terketmesi gereken güç başta Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP hükümetidir.'

Erdoğan ve AKP hükümetinin ülke ve toplumu yönetme gücünü yitirdiğini söyleyen Duran Kalkan 'artık tek hedefi kalmış. PKK'ye karşı savaş'' dedi. Erdoğan ve AKP hükümetinin 1994-1995'teki Tansu Çiller hükümetine benzediğini söyleyen Kalkan 'Çete siyaseti yürütülüyor açıkça. Ona göre PKK'ye, Kürtlere karşı yapılan her şey mubah. Ortada bir demokrasi yok. Kanun, hukuk yok. Zaten biz de bunu söyledik. Dedik ki Kürtler üzerinde kanun, hukuk işlemiyor. Kendisiydi, Erdoğan, diyordu ki batıyla doğunun, kuzeyle güneyin, Türk ile kürdün farkı yoktur. Herkese eşit muamele ediliyor. Hani eşitlik. Nerde kaldı ortak muamele. Bunların hiçbiri yoktur' dedi.

Tarih bilinçleri yok

Erdoğan'ın KCK yönetiminin ABD başkanlık seçimlerini kazanan Barak Obama'ya gönderdiği mektubuna yönelik eleştirilerine de cevap veren Kalkan şunlar söyledi:

'Geçen gün yönetimimizin Obama'yı kutladığı mektubu eleştiriyordu. Zenciler, sporda başarı kazanınca sırtlarına ABD bayrağı alıp sevgiyle tur atıklarını söyledi. 'Bunu yapabilir mi teröristler, Kürtler' diyordu. Buna hiç tarih bilincine sahip olmama denir, ya da nankörlük denir. Kürtler değil, bayrağı taşımak, bin yıldır Türklerin her şeyini sırtlarında taşıyorlar. Malazgirt savaşıyla Anadolu'nun kapılarını kim açtı Türklere.. Ortadoğu'da tarihi bir imparatorluğun yaratılmasında kapıları kim açtı Türklere. Kurtuluş savaşında en büyük desteği kim verdi Türklere. 85 yıldır Türkiye'nin imarı için en zor en tortu işlerde çalışan kim. Nankörlük ya da bilinçsizlik olur da bu kadarı çok fazla. Besbelli ki Tayyip Erdoğan tarih bilincinden yoksun ya da çok nankör. Dünyada hiç kimse kürdün Türk'e yaptığını yapmamıştır. Yaptıklarının karşılığını inkar ve imha ile vermeye çalışıyor mevcut AKP hükümeti.

Türkiye'de bilinç kararması var

Mevcut Türkiye yönetiminde bir bilinç kararması, bir düşünce düzeyini kaybetme yaşandığını söyleyen Kalkan bunun Erdoğan'la da sınırlı olmadığını kaydederek Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un sarf ettiği sözleri örnek gösterdi: 'İlker Başbuğ da iki gün önce yayınladığı mesajda 10 Kasımda bir Kemalizm, Atatürk gösterisinde bulunuyordu. İnsan bakınca gülüyor. Gerçekten bu insanlar, ağızlarından çıkanları anlıyor mu ya, da hiçbir şey anlamaz hale mi geldiler? Ya da alemi hiçbir şey anlamaz mı sanıyorlar? İlker Başbuğ, hiçbir Genelkurmay Başkanının yapmadığı kadar ülkeyi AKP gibi gericiliğe teslim etmiş, ondan sonra da Atatürkçülük nutku atıyor. Millete Atatürkçülük dersi veriyor. Yani bu kadarı olmaz.

Halk AKP ile Başbuğ'a en büyük dersi sandıkta verecek

Bu bakımdan mevcut Türkiye yönetiminin besbelli ki halkın mücadelesi karşısında, kadınların, gençlerin, Kürt halkının, emekçilerin, Alevilerin, tüm Türkiye emekçi halk topluluğunun mücadelesi karşısında demokratik, siyasi çözüm üretemeyince kabadayı gibi, alemi kandırmayı ifade eden yaklaşımları geliştiriyor. Bu kötü bir durumdur. Bu kritik süreçte tehlikelidir. Ya bu insanlar doğru bir düşünceye yönelmeliler, şapkayı masaya koyup derin derin düşünerek kendilerini düzeltmeliler ya da çekip gitmeliler. Yoksa böyle bu kadar terslikle, yalan yanlış şeylerle, psikolojik savaşı bu kadar tırmandırmaya çalışarak, alemi kandırmak isteyerek, kabadayı yöntemiyle bu ülke yönetilemez. Emekçiler, halklar, Kürt halkı bastırılamaz. İşte aleviler de büyük bir direniş içerisindeler. Gittikçe daha çok gelişecek. Biz inanıyoruz, genci, kadını, Kürdü, Alevisi, emekçisi, işçisi, memuru, hepsi demokrasi talebiyle ayağa daha fazla kalkacak, birleşecek, güç birliği yapacak ve önümüzdeki yerel seçimlerde AKP hükümetine de, ona umut bağlayarak yönetim olacağını sanan İlker Başbuğ'a da tarihin en büyük dersini sandıkta verecek.'

ANF

0 yorum:

Heval

Kurdish Music