Kürt sorununda çözüme yanaşmayan AKP hükümeti, ABD ve merkezi Irak hükümetiyle birlikte yürürlüğe koyduğu tasfiye konseptini hayata geçirmekte ısrar ediyor.
Kürt ulusal birliğine yönelik adımların sıklaştığı bir dönemde, bu çabaları boşa çıkarmayı hedefleyen planlar tekrar devreye konuldu
2003'te ABD tarafından 'PKK'yi dağdan indirme' adıyla yürürlüğe konulan ve başarısız olan tasfiye planı, tekrar gündemde
Plan, Kürt sorununun demokratik çözümü yerine, PKK'yi tasfiye ederek Kürt sorununu gündemden kaldırmayı amaçlıyor
KDP ve YNK'ye rol verilmesinin öngörüldüğü planla, Kürt ulusal birliğine yönelik çabaların boşa çıkarılması hedefleniyor
Yerel seçimler öncesinde gündemleştirilen planla, AKP'nin 'çözüm planı' olduğu havası yaratılarak başarılı olması isteniliyor
Demokratik çözümü ve ulusal birliği öne çıkaran Kürt kamuoyu ise, Güneyli güçleri planda yer almamaları yönünde uyarıyor
Kürdistan Ulusal Kongresi'nin (KNK) Kürt ulusal birliği için Ulusal Strateji Belgesi'ni yürürlüğe koyduğu ve DTP'nin Kürt ulusal birliği yönünde diplomatik girişimlere başladığı bir dönemde AKP hükümeti, çözümsüzlüğü derinleştiren ve Kürt ulusal birliğine yönelik çabaları boşa çıkarmayı hedefleyen politikaları gündemleştiriyor.
Zap operasyonundaki başarısızlığından sonra büyük oranda planları boşa çıkan Türkiye, yeni dönemde merkezi Irak hükümetiyle birlikte, Güney Kürdistanlı güçleri de dahil etmek istediği tasfiye planını 'PKK'yi dağdan indirme planı' adıyla tartışmaya açtı. ABD'nin hazırladığı bu plan 2003-04'ten beri ısrarla gündemleştirilirken, Güneyli güçlere 'PKK'ye karşı savaş' dayatmasını sürekli gündemde tutan AKP hükümeti, KDP ve YNK'den plan kapsamında PKK'ye karşı tavır almalarını istiyor. Bu amaçla PKK'nin 'terörist' ilan edilmesi dahil birçok konuda adım atılmasını isteyen AKP, bu adımları aynı zamanda yaklaşan yerel seçimler öncesinde Kuzey'de DTP'ye karşı önemli bir koz olarak kullanmayı da amaçlıyor. Uzmanlar, Türkiye'nin bu amaçla KDP ve YNK'yle başlattığı diplomatik görüşmelerin, Kürt sorununda demokratik çözüme değil, aksine Kürtleri birbirine karşı kullanarak tasfiye planını başarılı kılmaya yönelik olduğuna dikkat çekiyor.
'Kürtleri AKP'ye kazandırma' misyonu edinmiş Taraf Gazetesi, bu amaçla yaptığı yayınlara yenisini ekledi. Taraf Gazetesi 14 Aralık'ta 'PKK'yi Kandil'den çıkarma planı' başlığıyla, aslında Kürt kamuoyunun hiç de yabancısı olmadığı bir haber yayınladı. Yeni bilgilermiş gibi yayınlanan haberde; 'Türkiye ile Irak Kürt Bölgesel Hükümeti'nin PKK'yi silahsızlandırma amacını taşıyan bir plan üzerinde anlaştığı, MİT ve Dışişleri Bakanlığı'nın Kürt yönetimiyle kapsamlı temaslar yürüttüğü, buna göre Irak Parlamentosu'nun PKK'yi 'yasadışı' ilan edeceği, ardından da PKK'ye silah bırak Türkiye'ye dön çağrısı yapılacağı' belirtiliyordu. Bu planın 'Kürt yönetimi' adına hayata geçirileceği ve Güney Kürdistan'daki medyanın bu planın Kürt kamuoyunda kabul görmesi için kullanılacağı da kaydediliyordu. Burada can alıcı nokta ise, PKK'nin 'yasadışı' ilan edilmesinden sonra, PKK dışındaki diğer bütün Kürt örgütlerinin KDP ve YNK'nin çağrısıyla 'Kürt ulusal konferansında' biraraya gelerek, plana destek vermeleri yönündeki hedef oluyor. Bu girişimler üzerinden 'PKK'nin silahlı eylemlerinin Irak ve diğer yerlerdeki Kürt mücadelesine zarar verdiği' tezi Kürt kamuoyunda işlenecek. Böylece PKK silah bırakmaya zorlanacak. Bu plan kapsamında tanıdık gelen bir diğer husus ise, silah bırakanların BM gözetiminde Türkiye'ye döneceği, PKK'nin lider kadrosunun ise üçüncü bir ülkeye gönderileceği tezidir.
Bu plan Kürt kamuoyunun daha önce de tartıştığı ve reddettiği bir plan. İlk olarak 2003-2004 yıllarında Osman Öcalan ve Nizamettin Taş üzerinden PKK'ye dayatılan bu planı ABD geliştirdi. ABD, Kürt sorununda demokratik çözüm yerine tamamen PKK'yi etkisizleştirerek kontrolüne almayı amaçladığı için plan kabul görmemişti. Özellikle İran ve Türkiye'ye karşı 'Kürt' kartını sürekli olarak kullanan ABD'nin, kontrol altına almayı istediği PKK'yi de bu iki güce karşı kullanmayı amaçladığı kaydediliyor. Bu planın başarılı olması için KDP ve YNK de ABD'yle birlikte Osman Öcalan ve Nizamettin Taş'a ciddi destek vermiş ve PKK üzerinde etkili olmaya çalışmışlardı. Ancak Kürt sorununun çözümünü değil, PKK'nin kontrol altına alınmasını amaçlayan plan, Kürtler tarafından reddedilince rafa kaldırılmıştı.
Dönem dönem dillendirilen bu plan, Sabah Gazetesi'nin 30 Temmuz 2006 tarihli haberiyle bir kez daha tartışılmıştı. Taraf'ın bugün yeniymiş gibi sunduğu bilgilerin neredeyse tamamı Sabah'ın haberinde yer almış ve bu planın MGK'de 'Denemekte fayda var' denilerek kabul edildiği belirtilmişti. Ancak bu plan o dönem de çözüm getirmediği için reddedilmişti.
Her defasında reddedilmesine rağmen, Taraf Gazetesi bu planda ısrar ediyor. Taraf'ın 'ABD bağlantısı' olan ve 'Fethullahçı' olarak anılan etkin ismi Yasemin Çongar, 8 Şubat 2008'de 'PKK'yi dağdan indirme planı'nı yine gündeme getirmişti, üstelik sınırötesi hava ve kara operasyonlarının yapıldığı bir dönemde. Son olarak da Çongar 5 Aralık 2008'de, 14 Aralık'ta manşetten verdikleri planı gündemleştirmişti. Böylece planın 'ısıtılıp ısıtılıp gündeme getirildiği' anlaşılıyor.
Son 5 yıldır ısrarla gündemleştirilen planın ana ekseni, Kürt sorununun demokratik çözümünden ziyade PKK'nin devre dışı bırakılması oluyor. Kürt sorununun demokratik çözümü yönünde hiçbir adımın atılmasının öngörülmediği bu planın amacını uzmanlar şöyle özetliyor: 'Kürt sorunu yoktur, PKK böyle bir şeyi dayatıyor. Dolayısıyla bu sorunu gündemleştiren aktör, yani PKK ortadan kaldırılırsa ya da kontrol altına alınırsa sorun diye bir şey de kalmayacak. Planın özü de bundan ibaret.'
Öte yandan ABD'nin PKK'yi kontrolüne alarak başta İran ve Türkiye'ye karşı olmak üzere Ortadoğu'da kullanmayı amaçladığına da dikkat çekiliyor. Planın 2003-04 yıllarında Osman Öcalan ve Nizamettin Taş üzerinden gündeme getiriliş biçimi de bu durumu net bir şekilde ortaya koymuştu.
Bugün yapılmak istenen ne?
Son beş yıldır sürekli olarak gündemleştirilen planın bugün itibariyle bazı yenilikleri barındırdığı da görülüyor. Özellikle son iki yıldır PKK'nin tasfiyesi konusunda ABD, İngiltere, İsrail ve merkezi Irak hükümetiyle anlaşmalar yapan Türkiye'nin, yeni dönemde planı güncelleştirmesinin bazı amaçları bulunuyor. Bu noktada bazı hususlara dikkat çekilebilir:
1 - Planın esas amacı hala güncelliğini koruyor. Yani sorunun çözümü değil, PKK'nin tasfiyesi ya da kontrol altına alınması...
2 - Türkiye ile KDP ve YNK ilişkileri... Zap başarısızlığı sonrasında, Güney Kürdistanlı güçleri yanına almadan PKK'ye karşı başarılı olamayacağını hesaplayan Türkiye, Nisan 2008'de yapılan MGK toplantısıyla strateji değişikliğine gitti. Güneyli güçlerle bu kapsamda ilişkiler geliştirildi. Gelinen aşamada, Güneyli güçlerden, PKK'ye karşı silahlı mücadele dahil daha aktif bir siyaset yürütmeleri isteniyor. Taraf Gazetesi'nin haberleştirdiği, ancak esasında 22-28 Kasım tarihli Analiz Gazetesi'nde deşifre edilen Türkiye ile Güneyli güçler arasındaki pazarlıklar konusunda önemli bilgiler açığa çıkmıştı. Kürt kamuoyundaki tepkileri göze alamayan KDP ve YNK'nin, PKK'yle silahlı çatışma yerine, daha çok PKK'nin siyaseten etkisini kırmayı amaçlayan bir konsept üzerinden Türkiye'ye yakınlaşabileceğine dikkat çekilmişti. Güney Kürdistan'ın birçok kentinde MİT'in istihbarat büroları açması, PKK'den ayrılanların sorgusuna girmesi ve bunların Türkiye'ye getirilmeleri, PKK'nin 'terör örgütü' ilan edilmesi, PKK alanlarına yönelik ambargonun sıkılaştırılması, istihbarat işbirliğinin geliştirilmesi gibi birçok konuda görüşmelerin yapıldığı ve belli hususlarda uzlaşmanın sağlandığı kaydedilmişti. Bütün bu faaliyetlerin 'PKK'nin Kürtlerin kazanımlarına zarar verdiği' tezi üzerinden yürütüleceği, böylece PKK'ye karşı Kürt kamuoyunun desteğinin alınmasının hedefleneceği, Güney Kürdistan medyasının da bu amaçla kullanıldığı ifade edilmişti.
3 - Analiz Gazetesi'nde dikkat çekilen bir başka husus ise, KDP ve YNK'nin PKK'yi dışında tuttukları bir 'Kürt ulusal konferansı' düzenleme hesaplarıydı. Bu konferansın ilk olarak Türkiye'yle anlaşmalı bir şekilde Zap operasyonu öncesinde planlandığı ortaya çıkmıştı. Buna göre; PKK Zap operasyonunda askeri olarak ciddi bir darbe alacak, bunun üzerine KDP ve YNK, PKK dışındaki birçok Kürt örgütünün dahil olduğu bir konferans düzenleyecek ve burada PKK'ye 'Silah bırak' çağrısı yapacaktı. Bu hesaplara göre, KDP, 'PKK'yi yedeğine alarak Türkiye'ye karşı Kürt sorununda tek muhatap olarak söz sahibi olmaya' çalışırken, öte yandan 'PKK'nin kontrol altına alınmasıyla İran'a karşı ABD'nin istediği biçimde Türkiye ile Güneyli güçlerin yakınlaşmasının yolunun açılması' da hedeflenmişti. Zap operasyonu beklendiği gibi sonuçlanmayınca bu hesaplar gündemden düşmüştü. Ancak gelinen aşamada, PKK'den kurtulmak isteyen Türkiye'nin KDP ve YNK'ye benzer dayatmalarda bulunduğu açığa çıkıyor.
4 - Kürt sorununda çözümsüzlüğü derinleştirmeye dayalı bütün bu hesaplar özellikle son dönemlerde yoğunlaşmış bulunuyor. 18 Kasım 2008'de PKK'ye karşı ABD, Türkiye, Irak ve Güney Kürdistan adına temsilcilerin katılımıyla Bağdat'ta gerçekleşen toplantı, bu açıdan dikkat çekiyor. PKK'ye karşı ortak mücadele etme kararının alındığı bu toplantıda, son 5 yıldır 'PKK'yi dağdan indirme planı' adıyla kamuoyuna sunulan planın güncellenmesinin kararlaştırıldığı anlaşılıyor. Bu da, Kürt sorununu çözmek yerine 'PKK'yi tasfiye ederek Kürt sorunundan kurtulma' amacını bir kez daha ortaya koyuyor.
5 - Ayrıca söz konusu planın, Kürtlerin ortak çıkarlar ekseninde ulusal birliklerini tesis etmeye yönelik çabalarının yoğunlaştığı bir döneme denk gelmesi de dikkat çekiyor. Plan, DTP heyetinin Kürt sorununun demokratik çözümü ve Kürt ulusal birliğinin güçlenmesi amacıyla Güney Kürdistan'da temaslarda bulunduğu ve yine benzer şekilde KNK'nin Kürtlerin çıkarlarının korunması amacıyla Kürtlerin birliğini esas alan Ulusal Strateji Belgesi'ni gündemleştirdiği bir dönemde gündeme getirildi. 'PKK'yi dağdan indirme' adıyla Taraf Gazetesi üzerinden gündemleştirilmek istenen planın, esasında Kürtlerin ulusal birliğine yönelik çabaları boşa çıkarmayı hedeflediği kaydediliyor.
6 - Bir başka hesap ise yaklaşan yerel seçimlere ilişkin... AKP'nin, Erdoğan'ın 'Ya sev ya terk et' çıkışının ardından, Kürt illerinde iyice bozulan imajını düzeltmek amacıyla, yeni hesaplar yaptığı sürekli olarak kamuoyuna yansıyor. AKP'nin söz konusu planı da bilinçli olarak yerel seçim tartışmalarının yoğunlaştığı bir döneme denk getirdiği ve bu plan üzerinden Kürt sorununa ilişkin çözüm planına sahipmiş havasını yaratmaya çalıştığı belirtiliyor.
7 - Bütün bu politikalar, Kürt sorununa ilişkin çözüm adımları atmak yerine AKP hükümetinin ve ABD'nin oldukça kirli hesaplar peşinde olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Beş yıldan beri sürekli ısıtılıp ısıtılıp gündeme getirilen planın Kürt sorununda çözüme yönelik hiçbir adımı barındırmadığı, aksine sadece tasfiyeyi amaçladığı görülüyor. KNK ve DTP'nin çabalarında da görüldüğü gibi ulusal birlik politikasını öne çıkaran Kürt kamuoyu ise, Güneyli güçleri bu politikalara alet olmamaları yönünde uyarıyor.
Sınırötesi saldırıların birinci yıldönümü: Her zaman siviller hedef oldu
Türkiye geçen hafta boyunca da Medya Savunma Alanları'nı bombaladı. 17 Aralık'ta Xakurke alanındaki Bermîzî ve Diala köylerine yönelik düzenlenen bombardıman köylülere ait bahçe ve tarlalar zarar gördü. Kandil alanında 17-18 Aralık tarihlerinde düzenlenen hava saldırılarında da çok sayıda köy zarar gördü. Öte yandan İran askerleri sınır bölgesinde iki Kürdü öldürdü.
AKP hükümeti ve ordu, sınırötesi operasyonlarla Kürt sorunundaki çözümsüzlük siyasetlerini derinleştiriyor. Hükümetin tezkere çıkarması ve yeni bir tasfiye konseptini yürürlüğe koymasının ardından ilk olarak 16 Aralık 2007'de düzenlenen sınırötesi operasyonlar devam ediyor. AKP hükümetinin ve ordunun, geçen bir yıllık sürede düzenledikleri operasyon sayısı, 1980'den bu yana düzenlenen operasyonların sayısını geçmiş durumda. 200'e yakın operasyon, Kürt sorununa hiçbir çözüm getirmediği gibi, sorunu hem Türkiye'de hem de uluslararası alanda iyice çözümsüzlüğe sevk etti. Hiçbir başarılı sonucun alınmadığı operasyonlar, bu duruma rağmen ısrarla sürdürülüyor. Geçen hafta boyunca da sınırötesi saldırılar devam etti.
Operasyonların doğurduğu en önemli sonuçlar ise, sivillere yönelik oldu. Türkiye'nin bütün iddialarına rağmen, operasyonların hedefi sürekli olarak sivil yerleşim yerleri oldu. 2 sivil köylünün yaşamını yitirdiği 16 Aralık 2007'deki operasyondan bu yana yapılan operasyonlarda onlarca sivil köylü yaralandı, binlerce hayvan telef oldu, onlarca köy yerle bir edildi, binlerce kişi yerinden göç etmek zorunda kaldı.
Türkiye ve İran'ın Kasım 2008'in sonlarında başlayan sınırötesi saldırılarında da hedef siviller oldu. Saldırılar sonucu 27 köy tamamen boşaltıldı, 400 aile göç etmek zorunda kaldı. Kandil ve Xakurke bölgelerinde yer alan 9 köyde 125 aile göç ederek Jarava nahiyesine yerleşti. Barınma olanakları ve yerleri olmayan aileler, çadırlarda yaşamlarını sürdürmek zorunda kaldı. Ağır kış koşullarında kıt olanaklar altında yaşayan ailelerin zararları ise hiçbir şekilde Güney Kürdistan yönetimi tarafından gündeme getirilmezken, bu durum da, saldırılarda zarar gören köylülerin karşılaştığı ikinci mağduriyet oluyor.
YILMAZ AKGÜN
Aynı plan yine devrede
Gönderen Kurdish zaman: 01:41 Etiketler: anti akp, Aynı plan yine devrede
Heval
0 yorum:
Yorum Gönder