teşkes öncesi ve sonrasında provokasyonlar devam ediyor. Bugün Bingöl, Dersim yarın neresi? Gün geçmiyor ki, anti demokratik uygulama ve baskılarla kaşılaşmayalım. Her geçen gün ateşkes ortamından uzaklaşılarak, savaşa endeksleyen uygulamalar ön plana çıkıyor. Bu politikadan medet uman güçler Kürt sorununun çözülmesiyle gelişecek olan demokratik Türkiye ortamını, politik ve ekonomik sonları olarak görüyorlar. Barış isteyen herkesi karşıt görmenin yanında, büyük bir tehdit olarak algılıyorlar. Bu yüzden ateşkesle oluşacak barış ortamını baltalamak için, her türlü riski göze almak kadar, Türkiye'nin geleceğini karanlığa gömecek tehlikeli oyunlar oynuyorlar.
Bunlar dağınık, farklı söylem ve yapılanmalar gibi gözükse de, aynı amaç ve hedefleri olan siyasi, askeri, ekonomik ve bürokratik yapılanmalardır. Türkiye'de fiili olmasa da, birçok gücün ateşkesi zihnen desteklemesini, uluslararası alandan gelen destek ve olumlu yaklaşımları tehlikeli görüyorlar. Demokrasi güçleri, ulusal yapılanmalara karşı gelişen ulusüstü yapılanmalar, bu ulusalcı devlet zihniyetini zorlamaktadır.
Demokrasi güçleri sessiz
Bu zorlanmadan ötürü, ateşkesi bozmak için operasyonların ardı arkası kesilmiyor. Bu operasyonları, salt gerillanın kış üstlenmesini engelleme amaçlı, rutin operasyonlar olarak algılamak yanlıştır. Askere de gerillaya da imhayı dayatan bir savaş süreci geliştirilmek isteniyor. Amaç Kürt-Türk boğazlaşmasının önünü açmaktır. Bunun üzerinden politika yapmaktır. Bingöl ve Dersim'deki operasyonlar, böyle bir amaç taşımaktadır.
Peki, bu durum daha ne kadar devam edecek? Kürt halkının iradesinin sınandığı bu provokasyonlara karşı elbette, birinci dereceden muhatap Kürt Özgürlük Hareketi'ne ateşkesi dayatanlardır. Bu güçler; ateşkesi istemede gösterdikleri cesareti, ateşkesi baltalamaya çalışan güçlere karşı da göstermelidirler.
Bir görev de, Türkiye'de demokrasi ve özgürlük isteyen güçlere düşmektedir. Özellikle siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri rollerini oynarlarsa, bu güçleri geriletmek işten bile değildir. Yoksa bu güçler Türkiye'de tamamen hakim değildirler. Azımsamamak gerekir, ama asıl gücü demokrasi ve özgürlük isteyen, barış politikasını benimseyen güçlerin dağınıklığından ve halkı bu sürece katamamalarından alıyorlar. Bu nedenle bu güçler hızla bir araya gelebilmeli ve Türkiye'yi demokratik, özgür toplumsal gelişmelere taşıyabilmelidirler.
Demokrat olmanın ölçütü
Aydınlar, sanatçılar, toplumsal özgürlükten yana olan tüm yurttaşlar harekete geçmeli ve toplumsal örgütlenmelerini yoğunlaştırarak her yurttaşın bilinçli, örgütlü ve iradeli özgür yurttaş bilincine kavuşmasının önünü açmalıdırlar.
Türkiye'de özgürlük ve demokrasiyi tehlike olarak gören bu güçler son süreçlerde, 'cumhuriyet değerleri', 'ulusal değerler' diyerek, ateşkese ve özellikle de ateşkesin mimarı Sayın Öcalan'a karşı adeta bir kampanyayla, milliyetçi bir dalgalanma yaratma peşindeler. Bir yandan operasyonlar, diğer yandan siyasal kampanyalarla bu dalgalanmaya hız vermek istiyorlar. Elbette bu bir seçim yatırımıdır. Kürt ve Türk halklarını birbirine boğazlatan politikaları yatırım yapmak istemektedirler. Yoksa bu güçlerin ne Türk halkına, ne de Kürt halkına dönük en küçük bir iyi niyetleri yoktur. Topluma yönelik kurulmuş politik bir kumpastan öte bir şey değildirler.
Ateşkesin bozulması Kürt halkından daha çok Türk halkını direkt etkileyecektir. Bu Türk halkına iyi özümsetilemediği için anlaşılmamaktadır. Küçük bir araştırmayla bile görülecektir ki, Türkiye'de gelişen ve her gün büyüyen şirket ve ekonomik yapılanmaların müdür ve genel müdürlerinin birçoğu, savaş sürecinde aktif yer alan asker ve sivil bürokratlardır. Yine bugün savaş yanlısı politika izleyen siyasetçilerin başında bu şahıslar gelmektedir. Kardan geçit vermeyen dağlara sürülen onlar olmadığı gibi, çocukları da değildir.
Bu nedenle ateşkes süreci doğru sahiplenilmeden barış ortamı gelişemez. Önümüzdeki kritik ayları iyi değerlendirmeliyiz. Halen gençler ölüyor ve analar ağlamaya devam ediyor. Bu kutsal gözyaşlarını doğru anlamlandırmak için herkes sorumluluğunun gereğini yerine getirmelidir. Kürt halkı bulunduğu her yerde, Bingöl'de,Dersim'de yaşamını yitirenlere sahip çıkmalıdır. Öyle ki, ateşkesi provoke etmek isteyen güçler, nasıl bir hezimetle karşılaştıklarını görmelidirler.
Bugün Dersim yarın neresi?
Heval
0 yorum:
Yorum Gönder