Kürtlerin Kulağını Kesmek

Dün , Gündem Online sayfalarına “kulakçılar yine işbaşında” diye bir haber düştü.Haber içeriği,kafasından vurulan HPG’li Mustafa Tangüner’in daha sonra kulaklarının kesilip vücudunda sigara izlerinin söndürülmesi.Biz haber detaylarını okuyup iliklerimize kadar ürpere duralım,biraz ötede devir teslim töreni ile beklide bu ve buna benzer durumların sevinci ile şişeler tokuşuyordu askeri camiada.

1990-1992 dönemi belki de bu tür olayların en sık yaşandığı dönem idi.Kürt coğrafyasında katliam ve vahşice öldürmek artık bir gelenek haline getirilmiş,işin garip tarafı ise artık bir miras olarak bırakıldığı.Yaşam şekli olarak; oksijenden bağımsızlaştırılmış,kulağa,et parçasına,yüze,cinsel uzuvlara ve hayati diğer organlara endeksli bir yaşam alanı yaratılmıştı eski zamanlarda da.
Osmanlının ve İran’ın “Dımdım Kalesi” halkına ve Xanoyê Çengzêrîn’e duyduğu iştah kabartıcı kini,Dersim katliamında gözü dönmüş sakallı paşaların Kürt halkına kini,İttihat Terakki okulundan yetişme anne –baba katili psikolojik insan portrelerinden fışkıran nefret salyaları,son isyan karşısında duyulan çaresizliğin beyinlerde,kulaklarda açtığı çaresiz kara deliklerin meydana getirdiği kusmuk halleri ve daha sayamayacağım binlerce duruma-olaya duyulan iç yanmaların,nefretin yansıması ve devam ettiriciliğinden başka ne olabilir ki.

Bilmem kaçıncı kezdir kulaklarımız kesiliyor,ellerimiz ve yüzlerimiz parçalanıyor.Bir insan nezlinde bir topluma mesaj verilmek istenir gibi vicdansızlık üzerine vicdansızlık.
Öyle bir hale gelindi ki artık basit bir haber olarak bilinçaltımızda yer edinmekten öteye gidemiyor.

Ne acı ve ne acı bir durum !!

Bir toplumun ve onun gençliğinin toplum bilinç hafızası, olana bitene sadece bakmakla yetinir hale geldi.Birde bunun aile kısmı var.Asıl acının feryadın koptuğu yer.Baba ve Anne’nin morglarda yavrularının parçalanmışlıkları ile göz göze gelirken hafızalarından geriye dönüşlerin yaşandığı,belki bir tütün bahçesinde iş esnasında söylediği iki çift laftan akıllarda kalan gülümseme,belki çocukluğuna dair anne gönlünden geçen iki kucaklayış ve ertesinde iki çıplak kelimeden yine geriye kalan hüzün..ağlama..isyan…

Bir insanın kulakları neden kesilir ki? Gladyatörlerin meydanlara atılıp vahşice izlenip zevk alınmasının sosyolojik yanını anlayabilirim de,bir insanın orta yerde kulaklarının kesilip zevk alınmasını anlamıyorum.Kulak kesintisini sadece hayvanlarda olan bir olay biliriz.Demek hala iki ayaklı hayvanlar aramızda ve bizimle yaşıyorlar.İşlerini yapmaya devam ediyorlar.

Bir değil iki değil..Sadece hafızamızı az yokladığımızda,HPG’li Tekin Şaybak’ın öldürüldükten sonra boğazının kesilip kafasının koparıldığını,Suriye uyruklu Reşit Reşo’nun durumu,Amed’in Pasur ilçesinde ki toplu mezar ve altında barındırdıklarını ve yine 2004 yılında Gabar’da yaralı olarak ele geçirilen Adnan Batur’un beyninin çıkarılması olaylarını hemen hatırlarız.

Ölülerden ne istiyorsunuz sorusu defalarca soruldu ama maalesef cevap alınmadı,,alınamıyor.Uluslararası Hukuk arenasının da sıklıkla dile getirdiği “çatışmada da kural vardır ve bu minimum insan hakkıdır” gerçeği hiç mi hiç uygulanmadı.

Bunca olan biten şey var, ve beyinlerimizde sadece “olmakla” kalıyor.Bir haber olarak okunup sayfa kapatılıyor.
Hak aramalarımız kapılar açmıyor tam tersine yüzümüze kapatıyor.”Aramakala bulunmaz,ancak bulanlarda arayanlardı” paradoksu sanırım durumumuzun özeti olsa gerek.

Baş sağlığı dileklerimle....


Bijweng Ronahî

0 yorum:

Heval

Kurdish Music