Öcalan: Ergenekon Diyarbakır'da yargılansın

Öcalan: Ergenekon Diyarbakır'da yargılansın

Ergenekon davasını değerlendiren Öcalan, 'Diyarbakır'da Vietnam ve Irak benzeri sembolik, alternatif bir Ergenekon yargılaması yapılabilir. Ergenekon davasına alternatif bir mahkeme kurulabilir. Ergenekon davasında dile getirilmeyen gerçekler ortaya konulabilir' dedi.

'Mutlaka gelip benimle görüşsünler de demiyorum. Bu konuda akil adamlarla, aydınlarla, DTP ile görüşme yapılabilir, benim katılmam doğrudan olmayabilir, dolaylı olarak da devreye girebilirim'

'Gelin bu sorunu çözelim, zaman kaybetmeden yapalım, kanı durduralım, bu yoksulluğa son verelim. Ekonomik kriz derinleşiyor'

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, avukatları ile olağan haftalık görüşmesini gerçekleştirdi. Edinilen bilgiye göre radyosunun hala kendisine verilmediğini ifade eden Öcalan, 'Radyo dinleyemiyorum. Yeni radyo bana ulaştırılmadı, verilmedi, önceki radyo da bozuk değildi zaten. Vericilerdeki sorun, sinyal, frekans sorunu aşılamadı. Devlettir, nasıl bu sorunu çözemez, bilinçli bir engellemedir. Mevcut radyomu da aldılar, bu nedenle yirmi gündür dinleyemiyorum. Benim burada, gelişmeleri öğrenmemi istemiyorlar, gazeteler de verilmiyor, gelenler de gecikmeli veriliyor. Beni sürecin dışında tutmak istiyorlar herhalde. Böyle bir hakları yok. İnfaz hâkimliği ve savcılık kararlarında benim radyo dinleme hakkım olduğu belirtiliyor' dedi. Öcalan, şu görüşlere yer verdi:

Sorunu çözerim

'Cumhuriyet'in 85. yılı vesilesiyle benim de söyleyeceklerim var. Bu sorunun çözümü konusunda dünyada birçok örnek var. Bu işler dünyanın her yanında aynı şekilde oluyor. Güney Afrika da böyle olmadı mı? İspanya, İrlanda da böyle olmadı mı? Burada birbirimize girmeyelim, buna gerek yok. İmralı'ya getirildiğimde, benimle görüşmeye gelen askeri yetkili bana şunu söylemişti; 'Amerika, Japonya'ya atom bombası attı ancak sonra barıştılar, görüşüyorlar. Bizim aramızda tarihte de böyle büyük çatışma da olmadı. Neden bir araya gelip konuşmayalım ki'. Tamam, aramızda büyük çatışma yok ama diyalog da yok. Türkiye'nin ağır sorunları var. Fehmi Koru gelip görüşmek istiyormuş. Benimle gelip burada görüşmek elbette ki uç bir fikir değildir. Kimse benim diyaloga kapalı olduğumu söyleyemez. Mutlaka gelip benimle görüşsünler de demiyorum. Bu konuda akil adamlarla, aydınlarla, DTP ile görüşme yapılabilir, benim katılmam doğrudan olmayabilir, dolaylı olarak da devreye girebilirim. Türkiye'nin çok ağır sorunları var, dil sorunu gibi, yoksulluk gibi ama çözümü imkânsız değil, çözebiliriz. Halk da bizi işaret ediyor, eğer ben bu sorunları çözemezsem o zaman beni asabilirler, ne yaparlarsa yapabilirler. Bizim çözümümüzde bölme parçalama yok, sınırlara dokunma yok, aksine birleştirici, bütünleştirici, demokratik değiştirici bir gücüz.'

Çözüm isteğimi defalarca dile getirdim

'Daha önce de defalarca dile getirdiğim gibi, çözüme ilişkin önerilerimi tekrarlıyorum. Bu konudaki önerilerim Hükümetçe dikkate alınmıyor, zerre kadar inançları olsa bunu değerlendirirler. Muhalefetin zaten zerre kadar inancı yok. Savunmamı okumuşlar. Erdoğan, 'maneviyata ve mukaddesatımıza saldırı var' diyor. Hayır, yok. Ben halkın inançlarına saygılıyım. Ben savunmalarımda İslamiyet'i açımladım, bunun için böyle söylüyorlar. Savunmalarımda Yahudilerle ilgili değerlendirmelerim de var. Ben bu meseleyi de savunmalarımda çok geniş açtım. Bu konuda uyarılar da aldım.'

İki cumhuriyet anlayışı var

'Genelkurmay ve CHP, 'ulus-devlet anlayışı tehdit altında, ulus-devlet anlayışına saldırı var' diyor. Belli ki bunlar savunmalarımı okumuşlar. Bugün Türkiye'de bir ideolojisizlik ve politikasızlık var, bir tıkanma yaşanıyor. Türkiye'de iki tane cumhuriyet anlayışı var. Biri pozitivist-laisist-burjuva cumhuriyet, diğeri ılımlı İslam olarak bilinen dogmatik, muhafazakâr cumhuriyet anlayışıdır. AKP halen dogmatik ve muhafazakâr anlayışında ısrar ediyor. Ama Mustafa Kemal'in cumhuriyet anlayışı buna izin vermez. CHP ve Genelkurmay ise pozitivist ve laisist anlayışta ısrar ediyor. Bu iki anlayış da yanlıştır. İkisi de çözüm değildir. Toplumu öncelikle kutuplaştırma ve çatıştırmaya götürüyor. Avrupa, pozitivizmi 1900'lerde bıraktı. Oysa Ordu ve CHP hala bu anlayışta, katı pozitivist anlayışta ısrar ediyor, kendilerini bu anlayıştan kurtaramıyorlar. CHP'nin anlayışı klasik, bastırmacı anlayıştır. Bu anlayışta ısrar ediyor. Cumhuriyetin kuruluşunda Mustafa Kemal'in yarattığı değerler vardı. O da, anti emperyalist bir ulusal kurtuluş savaşı sonucunda yaratmış olduğu değerler ve miras CHP tarafından tüketildi, yok edildi. Ordu felsefeyle ilgilendiğini söylüyor. Tamam, ordu içerisinde de kafası çalışan askerler olabilir. Ama tıkanıklığı aşamıyorlar. Çünkü katı pozitivist anlayış hâkimdir, kendilerini bu anlayıştan kurtaramıyorlar. Aslında her iki cumhuriyet anlayışı da özünde muhafazakârdır. Benim bunlara karşı geliştirdiğim seçenek demokratik cumhuriyet seçeneğidir. Bu konuda temel açmazları aşmaya çalışıyorum. Bizim geliştirdiğimiz seçenek içinde sınır sorunu, sınırlara dokunma yok, üniterlik sorunu yok, Kürdistan'ın ayrılma sorunu da yok, demokratik birlik ve bütünlük var. Bizim çözümümüz bütünleştiricidir.'

Görüşlerim bütünleştiricidir

'Benim görüşlerim kutuplaştırmayı, çatıştırmayı değil, bütünleştirmeyi sağlar. Bizi bölücülükle suçluyorlar, bu doğru değildir. Çözüm önerilerimiz alındığında bütünleşmeyle beraber dışa doğru bir taşma, bir etki meydana getirecektir. Çözüm modelimiz Ortadoğu için de önemli bir model olabilir. 1995 yılına kadar savaşı ne kadar derinleştirirsem ve de yaygınlaştırırsam o kadar sosyalizm olur, o kadar ulusal kurtuluşçuluk yapmış oluruz fikrindeydim. Ancak '95'ten sonra politikaya, siyasete önem vermenin gerekliliğini fark ettik. Bu dönemde çatışmasızlık ortamları yarattık. Gelinen noktada halen demokratik siyaseti savunuyorum. Bu konumdan da memnunum, pişman değilim. Benim daha önce de tekrarladığım görüşlerim Türkiye'de rönesansımsı bir etki yaratabilir. Savunmam demokratik toplum manifestosu olarak nitelendirilebilir.'

Zaman kaybetmeyelim

'Mesele benim bireysel yaşama sorunum değildir. Ben burada bu sorunu devletle kişiselleştirmek de istemiyorum. Sorun benim yaşamam veya ölümüm de değildir, ölümden de korkmuyorum. Ben sağlığımı ve buradaki durumu sorun yapmadım, yapmıyorum' diyen Öcalan, 'Yine söylüyorum mesele benim ölmem kalmam meselesi değildir. Zaten burada zamana yayılmış bir öldürme politikası yürütülüyor. Bu bana kaybettirdiği gibi devlete de kaybettirir. Gelin bu sorunu çözelim, zaman kaybetmeden yapalım, kanı durduralım, bu yoksulluğa son verelim. Ekonomik kriz derinleşiyor.' diye konuştu.

Savunmalarım Marks'ı aşıyor

Görüşmede son savunmasına da değinen Öcalan, 'Savunmamda Marksizmle ilgili değerlendirmeler de yaptım. Marks, kapitalizmin beş yüz yıllık tarihini incelemiş, ben beş bin yıllık tarihini inceledim. Sümer Rahip Devleti'nden bugüne kadarki tarihi inceledim. Kent-devlet sistemini inceledim. Daha önce de belirtmiştim, Marks'ı aştım ya da eksikliklerini tamamladım denilebilir. 'Marks anti kapitalist görünse de aslında kapitalizme hizmet etmiştir.' Ben bunu net bir şekilde tespit ettim, savunmalarımda yer verdim. Marks işçi sınıfını esas alıyor, ben beş bin yıllık demokratik uygarlık tarihini esas alıyorum' ifadelerine yer verdi.

Demokratik belediyecilik esas alınsın

Yaklaşan yerel seçimlere de değinen Öcalan, şöyle konuştu: 'Yerel seçimler yaklaşıyor, daha öncesinde demokratik sol çevrelerle DTP'nin birlikteliğini, demokratik gelişim için önemli bulmuştum. Yerel seçime ilişkin olarak somut önerim Demokratik Belediyecilik anlayışıdır. Bu anlayışta katılımcı demokrasi, doğrudan demokrasi ilkeleri hâkimdir. Stadyumlarda, büyük meydanlarda on binler gerekirse elli binler bir araya getirilir, görüşleri alınır, halkın görüşleri esas alınır. Seçileceklerin demokrat adaylardan olması önemlidir. Seçimlere sadece kazanılıp kaybedilmesi şeklinde bakılmamalı, demokratik ilkeler temelinde kurumsal yaklaşılmalıdır. Dikkat edilmesi gereken bir husus da kadınların katılımıdır. Demokratik sol çevreler, ezilenler, çevreciler, feministler, yerel kültürler, samimi Müslümanlarla bir araya gelebilirler. Bir, iki, üç gün, gerektiği kadar tartışabilirler. Yine Alevilerin -onların içinde de sahte laikler var- kendi demokratik konfederatif yapıları olabilir, birliklerini oluşturabilirler. Asuri, Süryani, Ermeni, Anadolu'dan göç eden Yunanlılar, kendi demokratik konfederatif yapılarını oluştursunlar ve genel demokrasi hareketiyle birleşebilirler.'

Ergenekon Diyarbakır'da yargılansın

Öcalan, sözlerini şöyle tamamladı: 'Diyarbakır'da Vietnam ve Irak benzeri sembolik, alternatif bir Ergenekon yargılaması yapılabilir. Ergenekon davasına alternatif bir mahkeme Diyarbakır'da kurulabilir. Ergenekon davasında dile getirilmeyen gerçekler ortaya konulabilir. Bunu demokrasi platformu gibi demokratik kitle örgütleri Baro ile birlikte yapabilir. Avrupa'dan tanınmış hukukçular da çağrılabilinir. Halkımızın gösterdiği dayanışma için teşekkürlerimi sunuyorum. Bu eylemliliklere katılımlarından dolayı halkımıza, Avrupa'daki halkımıza, dayanışma gösteren tüm dostlara, tüm kadınlara ve barış annelerine selam, saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Kadınlara ilişkin savunmalarımda belirlemelerimi yapmıştım. Demokrasinin temel köşe taşlarından biridir. Kadınlar demokrasi mücadelesine kendi renkleri ile damgasını vurabilirler. Her köye kente orman önerim vardı, onu yineliyorum. Cudi Dağı'nda Nuh'un Gemisi'ndeki gibi, Cudi'ye her türlü bitkiden ekilmeli, her türlü hayvan getirilmeli. Cudi'de mevcut ağaçlar, bitkiler kesilmemeli, çiçekleri koparmamalı, korunmalı, hayvanlarını avlanmamalıdır.
Cezaevindekilere de selamlarımı iletiyorum. Sağlıklarını korumalıdırlar. Araştırma ve incelemelerine devam edebilirler. Kendilerini dışarıdaki etkinliklere güç verecek şekilde hazırlayabilirler.' İSTANBUL

28 Ekim 2008 tarihli Görüşme Notu'dur

0 yorum:

Heval

Kurdish Music