D, d da 1. önek olarak kelimeye alçaltıcı, indirici anlamını katar. 2. sıfat eki olarak, "de", "da", "den", "dan" anlamını verir. 3. "dan" fiilinin dili geçmiş zamanı. 4. anne.
dab tuzak
dabaş 1. konu, bahs. 2. araştırma.
dabêlandin yutmak
daberizîn saldırmak, çatmak
dabeş kısım, parça
dabeşkirin bölmek, taksim etmek
dabînkirin garanti etmek, güvenceye almak
dabir apostrof
daçek dilbilgisinde edat, ilgeç
daçikandin ağaç, bayrak vb. dikmek
dad adalet, hukuk
dadan kapatmak, örtmek
dadgeh mahkeme
dadgeha lihevanînê sulh mahkemesi
dadgeha sezayî ceza mahkemesi
dadger hakim
dadkirin yargılamak
dadyane adil
dagerandin birşeyi aşağı doğru çevirtmek veya indirtmek
dagerîn aşağıya doğru inmek
dagirker işgalci
dagirkirin işgal etmek
dagirtin doldurmak, istila etmek
dahatin inmek
dahatû gelecek
dahênan yaratmak, icat etmek
dahêner yaratıcı, mucit
dahol davul
daholjen davulcu
dahûrandin çözümlemek, analiz etmek
dahûrîn çözümleme, analiz
daketin inmek
dalan dehliz
daliqandin asmak
daman etek
damezrandin kurmak
damezrîner kurucu
damilandin gözlerini yummak
damilîn gözlerin yumulması
dan 1. vermek, ödemek. 2. dövme buğday. 3. günün öğünleri.
danasîn tanıtım
dane veri
dane berhev karşılaştırmak, mukayese etmek
dane pey takip etmek
danezan bildirge, tebliğ
dange kışın hayvanlara yem verilen yer
danîn 1. koymak, indirmek. 2. kurmak.
daniştin oturmak
danû kaynatılmış buğday
danûstandin 1. ilişki, alaka, diyalog. 2. alışveriş
danzanîn bildirmek, belirtmek
dapalandin damıtmak, süzmek
dapalîn damıtılmak, süzülmek
dapêjtin budamak
dapîr büyükanne, nine
daqoq tokmak, kapı tokmağı
daqurtandin yutmak
dar 1. ağaç, odun. 2. sonektir. veren, emreden, hükmeden anlamına gelir. "fermandar" (buyuran, emreden, komutan, amir gibi). 3. meyve isimlerine göre ağaçları isimlendirir. 4. idam sehpası. 5. sözcüğe "lı", "li" vb. sahiplik eklerini takar. 6. sopa, kalın değnek.
dara maliye
darayî mali
darbest 1. tabut. 2. sedye.
dardekirin 1. asmak. 2. idam etmek.
darê dinyayê yeryüzü
darêjtin türetmek, yaratmak
darîn ahşap
daristan orman
darizandin yargılamak
darkutik ağaçkakan
das orak
dasî 1. kılçık 2. arpa, buğday başağındaki uzantılar.
daskêş orakçı
daşir tuvalet, hela
davetname davet, davetname, çağrı
daw etek
dawerivandin durulmak
dawerivîn durulanmak
dawestîn ayakta durmak
dawet düğün
daweşandin silkelemek
dawetî davet, davetname, çağrı
dawî son
dawîlêanîn sonuçlandırmak
dawîlêhatin sonuçlanmak, bitmek
dax keder
daxbar kederli, üzgün
daxistin indirmek
daxkirin dağlamak
daxuyandin açıklamak
daxuyanî açıklama
daxwarin 1. çekinmek, itaat etmek. 2. içine atmak.
daxwaz istek, talep, arzu
daxwazname dilekçe
dayende veren, verici
dayî ak asma, ören gülü
dayik ana, anne
dayin vermek, ödemek
dê 1. ana, anne. 2. ecek, acak eki katan gelecek zaman eki.
deban kılıcın demir bölümü
debar geçim. "Debara xwe kirin." geçinmek
debeng ahmak, gerizekalı
def erbane
defandin itmek, itelemek
degel 1. komik. 2. cesaret. "bi degel" cesaretli.
dehfdan itmek
dehî adak, kurban
dêhn dikkat. "dêhna xwe dan" dikkat etmek, yoğunlaşmak.
dejnik tere otu
dek û dolap hile, entrika
dêl 1. bedel, bir şeyin yerine verilen. 2. kancık. 3. yerinde, yeri.
delal sevgili, aziz
dêlegur dişi kurt
dêlemar kertenkele
dêlî üzüm asması
dêlik 1. kancık, mecazi anlamda kahpê, kalleş. 2. dişi köpek.
delîve fırsat, imkan
dem zaman, vakit
dêm 1. susuz veya çorak arazi. 2. yanak.
deman kira
dêman yerleşik, yerli
demandar kiracı
demankar kiraya veren
demankirin kiralamak
dêmarî üvey anne
dembûhêrk sohbet
demdemî kararsız, tutarsız, geçici
demîn geçici, süreli
demjimêr saat
demsal mevsim
dendik çekirdek
deng 1. ses, seda. 2. oy.
dengaz konuşkan olmayan
dengbêj şarkıcı, türkü söyleyen, masal anlatan halk ozanı, ses sanatçısı
dengdan 1. seslenmek. 2. oylama, oylamak, nam salmak.
dengdar dilbilgisinde sessiz harf
dengdêr dilbilgisinde sesli harf
dengik kursak
dengkirin konuşmak, seslenmek
denglêkirin seslenmek
dengûbas haber, havadis, ajans
dengvedan yankı, yankılanmak
dep yassı tahta
depreş kara tahta
deq 1. metin, teks. 2. büyük aşık kemiği. 3. puan. 4. dövme. 5. benek.
deqaq ütü
deqel sert toprak
deqkirin dövme yapmak
deqlûs takla atma
der 1. dış, dışarı. 2. hariç. 3. yer.
dêr kilise
der bar ilgili, hakkında
deramet gelir
deranîn çıkarmak
derav çamaşır yıkama
derbasbûn geçmek, aşmak
derbaskirin geçirtmek, aşırmak
derben elbise askısı, vestiyer
derbirin ifade etmek
dercaw elbezi
derçik eşik
derçûn çıkmak, görünmek
derd dert, acı, hüzün
derdanik yoğurt yada peynir süzülmesinde kullanılan bez
derdekopan tatanos
derdestkirin tutuklamak
derdmend dertli, acılı, hüzünlü
derdor çevre, etraf
dêre fistan
derek belirsiz
derence basamak, merdiven
dereng geç
derengmayîn geç kalmak
derew yalan
derewîn yalancı
derewkar yalancı
derewkirin yalan söylemek
derfet imkan
dergeh giriş kapısı, büyük kapı
dergevan kapıcı
dergîl ağaçtan örülen kapı
dergistî nişanlı, sözlü
dergûş beşik
derhêner yönetmen
derhûd kefil
derhûde kefalet
derhûdname kefaletname
derî kapı
derîçe kapakçık
derîçeyên dil kalp kapakçıkları
derîn çıkış kapısı
dêrîn asil, soylu, antika, kadim
dêriskirin viran etmek
derîzan kapı önü
derizandin çatlatmak, yarmak
derizîn çatlamak, yarılmak
derkenar ilişikteki not, anekdot
derketin çıkmak, çıkış
derketina holê ortaya çıkmak
derketina nêçîrê ava çıkmak, avlamak
derkirin çıkarmak, kovmak
dermale besi hayvanı
derman ilaç
dermanafiroş eczacı
dermanxane eczahane
dernixûn kapkacak ve paketlenmiş şeylerin ters çevrilmesi
derpê don, tuman
derşo bulaşık bezi
derûder çevre, etraf
derûn psikoloji
derûnî psikolojik, ruhi
derve dışarı, dışarda
dervekirin soymak, çalmak
derveyî dışsal, harici
derxistin çıkarmak
derxûn tencere kapağı
derya deniz
deryevan denizci
derz çatlak, yarık
derzî iğne
derzîdank iğnelik
derzîlêxistin iğne yapmak
derzîreq toplu iğne
dest el
destar el değirmeni
destavêtin 1. el atma. 2. sataşmak, sarkıntılık yapmak.
destavxane tuvalet
destbend kelepçe
destbirak 1. kan kardeş, sırdaş. 2. sağdıç.
destbûrî sözüne önem verilmeyen
destdan dokunmak
destdirêjî müdahale, tecavüz, cinsel taciz
deste 1. buket. 2. kurul. 3. askeriyede takım.
destêkar müdaheleci
destexwişk ahiret kardeşi, sirdaş
destgeh atölye, tezgah
destgirtî nişanlı, sözlü
desthilatdar iktidar olan, egemen
desthilatî iktidar
destik tutamak, kabza, sap
destjêberdan bırakmak, vazgeçmek
destkeftî kazanım
destmal 1. mendil. 2. havlu.
destmêjşikandin abdest bozmak
destnimêj abdest
destnimêjgirtin abdest almak
destnîşankirin saptamak, tespit etmek
destnivîs elyazısı
destpêk başlangıç, giriş
destpêkirin başlamak, girişmek
destşok lavabo
destû izin, müsaade
destûrdan izin vermek, müsaade etmek
destûrname icazetname, onay, diploma
destxweşîlêkirin başarı dilemek
destxwişk sırdaş, kankardeş
deşt ova, düzlük
dev ağız
dev jê berdan vazgeçmek, boşvermek
devavêtin sataşmak, laf atmak
devbelaş boş konuşan kimse
dever yöre, bölge
deverî yerel, mahalli
devî çalılık
devik kapak
devistan çalılık
devjenî ağız dalaşı
devkî sözlü
devliken güleryüzlü, neşeli
devling pantolon paçası
devmirî sessiz, konuşmaktan aciz
devnerm tatlı dilli
devok ağız, şive
dew ayran
dewdew papağan
dewik kızmış yağın tortusu
dewisandin bastırmak, sıkıştırmak, basmak
dewisîn sıkışmak, basılmak
dewixandin bayıltmak
dewkil ayran yayığı
dewlemend zengin
dewlemendî zenginlik
dewraze büyük at
dewre yanlış, hatalı
dews yer, iz
dewx baş dönmesi
dexes kıskanç
dexesî kıskançlık
dexl tahıl, hububat
deydik salıncak
deyn borç, veresiye
deyndan borç vermek
deyndar borçlu
deyndêr alacaklı
deynstandin borç almak
deyz kış için saklanan hayvan yiyeceği
dezgeh 1. kurum, kuruluş. 2. tezgah.
dezî ince iplik
di 1. fiillerin şimdiki zaman halini sağlar. Mesela: dikim, diçim... 2. türkçede "de", "da", "te", "ta", "den", "dan", "içinde" gibi fiil eklerin ve edatların yerini alır. Mesela: "di (3 roja de)" üç günde, üç gün arasında.
di vî warîde bu konuda, bu alanda
di heman rojê de aynı gün
dibe ku belki
dibetî olasılık
dibistan okul
dibistana amadehiyê lise
dibistana navîn ortaokul
dibistana seratayî ilkokul
dîdar görüşme
difn burun
digel ile, birlikte
dihindan önem vermek
dij karşı, anti
dijber karşıt, muhalif
dijmin düşman
dijminahî düşmanlık
dijûn küfür, sövgü
dijwar zor, çetin
dijwarî şiddet, güçlük, zorluk
dik sahne, seki
dîk horoz
dil gönül, kalp, yürek
dîl esir, tutsak
dîlan düğün, eğlence
dîlangirtin halay çekmek
dilawêr cesur, yürekli
dilbaz cilveli, albenili
dilbikul dertli, kederli
dildan gönül vermek
dildar aşık, sevdalı
dilfireh sabırlı, rahat
dilgerm samimi, içten
dilgeş neşeli, coşkulu
dilgiranî burukluk
dîlgirtin esir almak
dilhebûn niyeti olmak
dilhênikbûn ferahlamak
dilhişk taş kalpli
dilîn his, duygu
dilketî aşık
dilkirin istemek, niyetlenmek
dilmayin kırılmak, alınmak
dilmê rafadan yumurta
dilnerm yufka yürekli
dilnizm alçak gönüllü, mütevazi
dilodîn kararsız, delidolu
dîlok halayda söylenen türkü
dilop damla
dilopkirin damlamak
dilovan alçakgönüllü, şefkatli
dilpak temiz kalpli, faziletli
dilq kılık kıyafet
dilsar isteksiz
dilsoz sözüne bağlı, sadık
dilteng sabırsız, sıkkın, tahammülsüz
diltenik yufka yürekli; duygusal
diltepîn kalp çarpıntısı
diltezîn elim, acı
dilşa sevinçli, neşeli
dilxwaz istekli, meraklı
dilxweş memnun
dilxweşî memnuniyet
dilxwexbûn memnun olmak
dîmen görüntü
dims pekmez
dîn deli, çılgın
dîn û har delirmiş, azgın, çıldırmış
dînbûn delirmek
dînik hafif meşref
dînkirin delirtmek
dinya dünya
dinyadîtî görgülü, edepli
dinyanedîtî görgüsüz, kaba
diran diş
diranbeş dişlek
dirandin yırtmak
diranqîç dişlek
diransaz dişçi
dirav para
diravname bütçe
direfş 1. sancak, fılama 2. simge, sembol
dirêj uzun
dirêjahî uzunluk
dirêjbûn uzanmak, uzamak
dirêjîpêdan devam etmek
dirêjiya salê yıl boyunca
dirêjkirin uzatmak
dirî diken
dirinde yırtıcı, vahşi
dirîreşk böğürtlen
dîrok tarih
dîrokî tarihi
dîroknas tarihçi
dirûşme slogan
dirûşme qîrandin slogan atmak
dirûtin elbise vb. dikmek
dirûv çehre, görünüm, eşgal
dirûvpêketin benzemek
dîsa yine, gene
dîsgotin nakarat
dîtbarî görsel
diş baldız
dîtin görmek, bulmak, görüş
dîtir başkası, öteki
divê mecbur, zorunlu, elzem
divêt mecbur, zorunlu, elzem
divêtî zorunluluk, mecburiyet
dîwar duvar
dîwarlêkirin duvar örmek
diwaroj gelecek
dixapîne kandirmak
dixebite çalışıyor
dixemilîne süsletmek
dixeniqîne boğdurulmak
dixitimîne tıkandırmak
dixurîne kaşıtmak
dixwe yemek yiyiyor
dixweredîtin üşünmemek, erinmemek
dixweze istiyor
dixwîne okuyor
diyar belli, belirgin, açık
diyarde olgu, fenomen
diyarî armağan, hediye
diyarîkirin hediye vermek, ithaf etmek
diyarker belirleyici
diyarkirin belirtmek
diz hırsız
dîz çömlek
dizek hırsızlığı seven, klaptoman
dizî hırsızlık
dîzik çömlek
dizîka gizlice
dizîn çalmak, yürütmek
dizûtirîn katê de en kısa zamanda
dobelan bir mantar türü
dojeder abse, cerehatlı yara
dojeh cehennem
dol vadi
dolmend zengin
dolmendî zenginlik
doman süreç
domandin sürdürmek, devam ettirmek
domdar sürekli, daima
domîn devam etmek, sürmek
don iç yağ
doq çomak
dor 1. çevre. 2. sıra.
dorhatin sırası gelmek
dorlêgirtin çevrelemek, güç duruma düşürmek
dormandor etraflı, kapsamlı
dorpêçkirin ablukaya almak, kuşatmak
dost dost
dostanî dostluk
dot kız
doşanî sağmal hayvan
dotin sağmak
dotir ertesi
dotira rojê ertesi gün
dotmam amca kızı
doxîn uçkur
doxînsist zampara, çapkın
doz ülkü, dava, mücadele
dozger savcı
dozîn içgüdü
du iki
dû 1. arka, arkası. 2. duman.
dûajo yardımcı çoban
dubarekirin tekrar, tekrar etmek
dubendî ikilik, itilaf, çelişki
ducan hamile, gebe
ducanîbûn hamile olmak
duçerxe bisiklet
dudil ikircikli, karasız, tereddütlü
dudilî tereddut
dudu iki
duh dün
dukar söylenti, rivayet
dûkel buhar
dûmahî devam arkası
dûmir körelme
dûmirandin köreltmek, dumura uğratmak
dûpatkirin belirtmek, vurgulamak
dûpişk akrep
dûr uzak
dûrahî uzaklık
dûrbîn dürbün
dûrebîn basiretli, uzağı gören
dûredest erişilmesi güç, uzak
dûrî uzaklık
duristkirin yapmak, meydana getirmek
durû iki yüzlü, riyakar
durûtî ikiyüzlülük, riyakarlık
dûrxistin uzaklaştırmak
duryan kavşak, yol ayırımı
dûş hiza, seviye
duşaxe difteri
duşem pazartesi
duşîze bakire
dûv kuyruk
dûvedirêj uzun erimli, ayrıntılı
dûvelenk uydu
dûvmesas bülbül
dûvre sonra
dûxan duman
Kürtçe Kelimeler
Gönderen Kurdish zaman: 05:27 Etiketler: kürtçe kelimeler, kürtçe sözlük, zımane kurdi
Heval
0 yorum:
Yorum Gönder