Zımane Kurdi

E, e ecêb garip, tuhaf, komik
ecêblosik tanınmayacak kadar değişen kimse
ecêbman şaşırmak, şok olmak
ecibandin beğenmek
ecîn çiğ köfte
edilandin düzeltmek, toparlamak
edilîn düzelmek, uygun duruma gelmek
efare meyve veya zirai ürün atığı
egal bir atkı türü
eger neden
egît yiğit, cesur
ekonomî ekonomi, iktisat, geçim
ekonomîst ekonomist, iktisatçı
elbik kova
elende şafak
eletewş gereksiz ve saçma söz veya hareket
elîl hasta, sakat
elimandin öğrenmek, alışmak, alıştırmak
elimîn öğrenmek, alışmak
elok hindi
em biz
encam sonuç
encamdan gerçekleştirmek, yapmak
encamname sonuç bildirgesi
endam üye. "endamê şanaziyê" onur üyesi.
endazyar mühendis
engajekirin engaje etmek
engajeman engajaman
enî cephe
enirandin kızdırmak, öfkelendirmek
enirîn kızmak, öfkelenmek
enîşk dirsek
entellektuel aydın, entellektüel
eqd çarşı
er geçim, iktisad
eraq uzman
erd yer, arazi
erdhej deprem, zerzele
erdnas jeolog
erdnasî jeoloji
erdnîgarî coğrafya
erê evet
erêkirin onaylamak
erênî olumlu
erjeng korkunç, dehşet verici
erk işlev, rol
erkdar işlevsel
errik vay be!, aboo! anlamında ünlem
erzan ucuz, değersiz
erzanî ucuzluk
erzêl direklerin veya dalların üzerine (yatmak için) kurulan kulübe.
erzên çene
esmanê dev damak
et abla
etar çerçi
etê ablaya hitap
eşîr aşiret
eşkere açık, aleni
etn kireç ocağı
ev bu
ev çend bu kadar
evdal yoksul, gezgin
evdoşekalo büyük çekirge
evîn aşk
evîndar aşık, sevdalı
evqas bu kadar
evsing taşlarla örülen keklik tuzağı
ew o, şu
ewiqandin oyalamak
ewiqîn oyalanmak
ewk şey, falan anlamında sözcük
ewle güvenilir, emniyetli
ewlehî güvenlik
ewlekarî güvenlik
ewqas o kadar
ewr bulut
ewrawî bulutlu
ewtîn havlamak
exte kısırlaştırılmış at
extirme ganimet
eyan açık, belli, ayan
eyar post, deri
eylo kartal
ez ben
ez hew dixwînim bir daha okumayacağım.
ezbenî efendim anlamında hitap
ezezî kendini öne çıkarmak
ezimandin ağırlamak, konuk etmek
ezman gökyüzü
ezmûn 1. deney, tecrübe. 2. sınav.
ezmûngeh laboratuvar
ezperest bencil, egoist














Ê, ê êdî artık
êk işteşlik zamiri
êl aşiret, kabile
êm yem
ên iyelik sıfatların çoğul hali mesela: "dîsketên min" disketlerim.
êrîş saldırı
êrîşkar saldırgan
êrîşkirin saldırmak
êş ağrı, ızdırap, acı
êşandin ağırtmak, acıtmak, incitmek
êşbir ağrı kesici
êşîn acımak, ağrımak, incinmek
êtir 1. başka, başkası, artık. 2. sabır.
êtirkirin sabretmek
êzing odun
êzingvan oduncu











F, f fafik kekeme
fantên iskambil oyunu
fatereşk dalak
faş yüz kızartıcı, utanılacak söz veya davranış
fayke kazak
fê sara hastalığı
fêdar saralı
fedî utanç
fedîkar utangaç, çekingen
fedîkirin utanmak
fedîyok utangaç, çekingen
fehmkirin anlamak
fêkî meyve
felat kurtuluş
fêm anlayış, kavrayış
fêmkirin anlamak, kavramak
fêmkor darkafalı, anlayışsız
fena gibi, aynısı
feq tuzak
feqe din öğrenimi gören öğrenci
feqî din öğrenimi gören öğrenci
fer teksayı. "ferek sol" bir tek ayakabı.
feraset anlayış
fêrbûn öğrenmek, alışmak
fere gerek, lazım
ferfûr porselan, seramik
fêrgeh okul
ferheng 1. kültür, örf, adet. 2. sözlük
ferhengok cep sözlüğü
ferişteh melek
fêrkirin öğretmek, alıştırmak
ferman 1. buyruk, emir, talimat. 2. katliam, soykırım.
fermanber memur
fermanrakirin katliam veya tecrit kararı almak
fermî resmi
fermo buyrun
ferşbûn mahcup olmak
ferşkirin mahcup etmek
ferx erkek piliç
ferzîn santraçta vezir taşı
fesal biçim, ölçü
fetilîn dolanmak, dönmek
fetisandin boğmak
fetisîn boğulmak
fetrûm aşı
fetrûmkirin aşılamak
fewikandin bir işi elden kaçırmak
fewikîn bir şeyin elden çıkması, telef olmak
fihêl aklanma
fihêlkirin aklamak
fikar endişe, kaygı
fikirîn düşünmek
fileh gayri müslim
filitîn kurtulmak, kurtuluş
fincik zıplama
find mum
findank mum
fîntoz cilveli, süslü bayan
fîqandin ıslık çalmak
fîqerojk mantar
firandin uçurmak
firaq kap, kabkacak, bulaşık
firaqşok bulaşık makinası
firavîn öğle yemeği
firawan geniş, kapsamlı
fireh geniş, bol
firehbûn genişlemek
firehî genişlik, bolluk
firehkirin genişletmek
firfat yırtık pırtık
firfaz zıplama
firijîn hayvan aksırması
firîn uçmak, uçuş
firisandin tıkamak
firj hayvan aksırığı
firk 1. seyrek. 2. kramp, kasınç. 3. aralıklı.
firkandin ovmak
firkbûn seyrekleşmek
firkkirin seyreltmek
firmêsk gözyaşı
firnik burun delikleri
firoke helikopter
firoşgeh mağaza, dükkan
firoşkar satıcı
firotin satmak
fis sessiz yellemek
fisegur 1. bir yabani mantar türü. 2. yırtık pırtık.
fisek osurukçu
fisikîn 1. bükülmek istenen değeğin çatlaması. 2. yürüken ayağın kayması.
fisirîn tüymek, sıvışmak, kaytarmak
fîskanî küçük, ufak
fismirî sinsi
fistiqîn burkulmak
fistoqî 1. evde durmayan kimse. 2. evde durmayan köpek.
fisû kokarca
fîtê şırfıntı, sürtük
fişar 1. baskı, zor. 2. saçma veya absürd söz.
fişkirin sümkürmek
fîtik ıslık
fîtiklêxistin ıslık çalmak
fîtnekar kışkırtıcı, provakatör, fitneci
fîzar yardım isteyen kimsenin bağırma sesi
fort palavra
fote çarşaf
fûrandin taşırmak
fûrîn süt, yemek vb. şeylerin taşması



















G, g ga öküz
gaçêrîn uzun kuyruklu sığır ve tipi hayvanların sırtında parazit toplayan serçe tipi bir kuş.
gadan inek ve boğayı çiftleştirmek
gadar sığır otlak yeri
gadoş toprak kap
gaj yumak
gakovî yabani öküz, bufalo
galegal konuşma, sohbet
galegalkirin sohbet etmek, çene çalmak, geyik muhabeti
galte şaka, alay
galtefis tembel
gamêş manda
gamirok yeni doğan çocukların yakalandığı bir tür hastalık
gan 1. can. 2. sağmal hayvan memesi
gandîl iri sağmal hayvan memeleri
ganî canlı
garan büyük baş hayvan sürüsü
garing harman sırasında öküzlerin pisliklerini almak için altlarına konulan bir kap
garis mısır, darı
garnigan içinde süt gibi bir sıvı bulunan bir bitki türüdür. Bu sıvı müshildir.
garte kızak
gasin saban demiri
gav 1. adım. 2. an. mesela: "gavadin" biraz önce. "vê gavê" şimdi, şu an.
gavan sığırtmaç
gavavêtin adım atmak, işe başlamak
gavedin biraz önce
gayin cinsel ilişkide bulunmak
gaz tepenin en üst noktası
gazgaz uğultu
gazî çağrı, sesleniş
gazîkirin çağırmak, seslenmek
gazin sitem, şikayet
gazîname celpname
gazindok çok sitem eden
gazîvan tellal
gazîz incir kurdu
gazûz güve
gêç alçı
gêçkirin alçılamak
geda dilenci, yoksul
gedandin dilenmek
gede erkek çocuğu
gef tehdit
gefandin tehdit etmek
geflêxwekirin tehdit etmek
gefok tehditkar
geh bazen, arasıra
gêj sersem
gêjbûn sersemleşmek
gêjkirin sersemletmek
gejmirandin öğütmek
gel halk
gelac 1. fitneci. 2. münakaşa
gelacî kışkırtıcılık, fitnecilik
gelale bademcik
gelawêj 1. ağustos ayı bn. "tebax". 2. venüs gezegeni.
gelek epey, çok, hayli
gelemper genel, kamu
gelemşe sorun, ihtilaf
gelendar büyük ve iri direk
gelêrî anonim, folklorik, otantik, halkla ilgili
gelhe nüfus
gelî 1. vadi, boğaz, dargeçit. 2. ey hitap ünlemi. "Gelî zarokno!". Ey çocuklar!
gelo acaba
gelş ihtilaf, fikir ayrılığı, sorun
gelwaz ceviziçi ve incir gibi yemişlerin takılıp dizildiği iplik
gemar pis, pislik, kirli, kir, pasak
gemaro 1. ambargo. 2. abluka.
gemirandin bir şeyin biçimini bozmak
gemor hafif acıya çalan tat
gengaz mümkün, olanaklı
gengeşî tartışma, münakaşa
genî kokuşmuş
genîbûn kokuşmak
genijîn kokuşmak
genim buğday
genûs cimri
gep 1. yanak. 2. lokma.
ger 1. eger, şayet. 2. gezi, seyehat. 3. ters akıntı. 4. arama fiili mesela: "Ez li hevalê xwe gerîyam." Ben arkadaşımı aradım.
geran dolaşmak
gerandin gezdirmek, dolaştırmak, idare etmek, yürütmek
gêrbûn yuvarlanmak, devrilmek
gerdan kovmak
gerden boğaz, çene altı
gerdengaz uzun boylu
gerdenî tasma
gerdûm kağnı
gerdûn evren
gerdûnî evrensel
geremol kalabalık, karışıklık
gerew rehin
gêrik karınca
gerîn genmek, dolaşmak
gerînek girdap
gerînende direktör, müdür
gerisandin ezmek, çiğnemek
gêrkirin devirmek, yuvarlamak
germ sıcak
germahî sıcaklık
germav kaplıca
germbûn ısımak
germî bulgur pilavı
germiyan kışlak
germjimêr termometre
germkirin ısıtmak
gername seyahatname
gernas yiğit, kahraman
gerok seyyah, gezgin
gerran varyoz
gêrûse eldeğirmeni
geş canlı, gür
geşbîn iyimser
geşedan gelişme
geşepêdan geliştirmek
geşt gezi, seyahat
geştiyar turist
geştiyarî turizm
gevez 1. kızıl, gül regi. 2. boyada kullanılan kımızı bir ilaç
gevizîn ağınmak, debelenmek
gewr boz, ağarık, beyazımtırak
gewre büyük
gewşîn özellik
gez 1. ılgın ağacı. 2. ısrık.
gezek ısırgan otu. bn. "gezgezk".
gezende ısırıcı
gêzer havuç
gêzgêrik baş dönmesi
gezgezk ısırgan otu.
gêzî süpürge
gêzirandin oyalamak
gêzîvan süpürgeci, çöpçü
gezkirin ısırmak
gezo kudret helvası.
geztin ısırmak
gibîse dört yılda bir şubat ayının 29 çekmesi
gihan ulaşmak, varmak, yetişmek
gihandin yetiştirmek, ulaştırmak
gihanek bağlaç
gihîştin yetişmek, ulaşmak, olgunlaşmak
gijbûn 1. tüylerin dikenleşmesi veya diken diken olması. 2. hayvanlarda saldırma sırasında tüylerin kabarması veya dikenleşmesi.
gijlok dolu yağışı
gil 1. kil. 2. yuvarlak, yuvarlamak gibi kelimelerin kökü.
gilar çene altından sarkan tombul etler
gilare kütük
gilde yumak
gildêma ayçiçeği
gilî şikayet
gilîdar şikayetçi
gilik bızır, kilitoris
gilîkirin şikayet etmek, yakınmak
gilok yumak
gilolî yuvarlanan herhangi bir şey
gindirandin yuvarlamak
gindirîn yuvarlanmak, devrilmek
gindor 1. luğ, silindir. 2. kavun.
ginginok burnundan konuşan
gir büyük ve iri tepe
gîr kabız
giramî saygı, hurmet
giramîgirtin saygı göstermek
giran 1. ağır, yavaş, zor, pahalı. 2. ciddi mesela: "giranbe!" ciddi ol!.
giranbiha değerli, pahalı
gîrandin ağlatmak
giranî ağırlık, pahalılık
girar bulgur pilavı
girav ada
gîrbûn kabız olmak
gîre kabız olan
girêcan ruhi sıkıntı, stres
girêdan bağlamak, düğümlemek
giregir ileri gelen, elit, eşraf, asil kimse
girêhişk kör düğüm
girêk 1. düğüm. 2. bağlaç. 3. budak.
girfan cep
girgîn azgın, öfkeli
girgirik çocuk arabası
girgirok el arabası
girhan delik veya bir gediğin kendiliğinden kapanması hali
girî ağlama
girîn ağlamak
girîng önemli, mühim, gerek(li)
girîngî önem
girîngîdan önem vermek, önemsemek
girnijandin 1. gülümsetmek. 2. katlamak.
girnijîn gülümsemek, tebessüm etmek
girnoz pürüzlü
gîrobûn ertelenmek
gîrokirin ertelemek
girover yuvarlak, küre
girs iri, büyük
girse kitle
girseyî kitlesel
girtek makbuz
girş 1. kiriş. Üzerinde döşeme tahtalarını mıhlamak üzere kılıçlama yerleştirilen uzun yassıca direk, 2. hatıl. Duvarı berkitlemek için taşların arasına yatırılan direk. 3. cüsse. Canlıda iri gövde.
girtî tutsak, mahkum
girtîgeh cezaevi, hapishane
girtin almak, yakalamak, kapmak, tutmak, tutuklamak
girûz pürüzlü
giryandin ağlatmak
gît kışın belirli soğuk günleri
giş tüm, bütün, tamam
giştî genel
gîtik kaval kemiği
givî içine maya atılmış süt
giya ot
giyan can, ruh
giyanewer canlı
giyanî 1. canlılık. 2. ruhsal.
gizgizîn 1. karıncalanmak. 2. sıtmadan kaynaklanan titreme.
gîzre ne yaş ne kuru ağaç
gobilîna bê esinti
goçavik gözlük
goçke nasır
gokbaz futbolcu
golik buzağı
gom 1. yazlık ev. 2. küçük göl, gölcük. 3. köm. 4. suskun pek az konuşan. 5. ortalıkta görülmeyen, kendisinden haber alınmayan, kayıplara karışan. "zarok gombû" çocuk kayıplara kaıştı veya çocuk ortalıktan kayboldu.
gomik 1. küçük kulübe. 2. kuzu, oğlak ve buzağıların konulduğu havlu
gopal baston
gor mezar
goranî 1. kürtçenin bir lehçesi. 2. şarkı, türkü.
gorevan mezarcı
gorî kurban, fedakarlık
goristan mezarlık
gornebaş vaşak
gornebeşk vaşak
gornepişk mezar soyguncusu
gosan ağustos böceği
gosartme rezil, gülünç duruma düşmüş
gotar 1. makale. 2. nutuk.
gotegot söylenti
goşt et
goştî tuzlanıp kış için saklanan et
goştpere cenin
gotin söylemek, demek
gotindar sözü söyleyen
gotûbêj söyleşi, tartışma
gove şahit
govend halay
govendger halay çeken
goyende söyleyen kişi
goyin nöbet sırası
goyinger nöbetçi
gû bok, insan dışkısı
guh kulak
guhar küpe
guhartin değiştirmek, değiştirme, değişim
guhbirin başının etini yemek
guhdan dinlemek, dikkate almak
guhdar dinleyici
guher ağıl
guherbar değişken, değişebilir
guherîn değişmek, değişim
guherînkar değiştirci, değiştiren
guherto versiyon
guhêzbar mobil, taşınabilir
guhêztin 1. nakletmek, aktarmak, ulaştırmak. 2. tayin etmek. 3. gelini baba evinden damat evine götürmek.
guhlêbûn 1. duymak, işitmek, farkına varmak. 2. bakmak, dikkat emek. "Guhê te li mal be." Eve dikkat et. veya Eve bak.
guhlêdêrandin kulak kabartmak, dikkat etmek
guhnedar umursamaz, aldırmaz
guhrep kepçe kulak
gûkirin sıçmak
gulan mayıs ayı
gule kurşun
gulebarankirin taramak, kurşuna tutmak
guleberbiro ayçiçeği
gulebûk gelincik
gûlî 1. ağaç dalı. 2. saç örgüsü.
gulkelem karnıbahar
guman şüphe, kuşku
gumanbarbûn kuşkulanmak, şüphelenmek
gumgumok kertenkele
gumş lokma
gun taşak
gûn renk
guncaw uygun, müsait
gund köy
gundî 1. köylü. 2. cahil, kaba kişi.
guneh günah
gunehdaweşandin günah çıkartmak
gunehkar günahkar, suçlu
gunehpêhatin acımak
gungilî kıvırcık
gunoyî taşak fıtığı
gupik topuk
gur 1. kurt. 2. gür, canlı.
gurçik böbrek
gurê manco masallarda adı geçen ve öcü olarak anılan mitolojik kurt
gurêx kurt köpeği
gurî 1. uyuz. 2. kel, saçsız.
gurîbûn uyuz olmak
gûstêrk ateş böceği
gustîl yüzük
guşî salkım
guvaştin sıkmak
gûzan ustura
guzvan yüksek
gwîzek baldır kemiği (ayak bileğinin iki yanındaki ceviz şeklindeki kemik)

0 yorum:

Heval

Kurdish Music